SEYAHAT ÇANTAMIN VAZGEÇİLMEZLERİ

By | 7 Kasım 2013

 

seyahat_çantası

Öyle bomboş, aylak bir anıma denk geldi, çantamın vazgeçilmezlerini yazayım dedim. Bakarsın içinden birşeyleri uygun bulur sen de çantana eklersin ya da bunların dışında sen bana başka birşey daha önerirsin ilaveten.. İşte benim listem…

Bir numara.
Şehir Defteri.
Bir şehir için plan yapılıp uçak bileti alındıysa ilk iş o şehir için bir defter tahsis edip plan programla ilgili notlar almak. Önce şehri bölgelere ayırırım sonra her bölgede yapılacak, görülecek, tadılacak, alınacak vs. her ne varsa alt alta sıralayıp detaylandırırım. Uçaktan inip konaklayacağım yere ulaşmaktan, bulunduğum döneme ait etkinlik takvimine kadar hiçbir ayrıntıyı da atlamam. Peki bu liste nerelerden ve nasıl mı toplanır? Aynen böyle senin gibi blog okuyarak! Bol bol seyahat blogu okurum, asla hep aynılarını değil; her seyahat için başka başka, çok çok.. Birçok farklı deneyimden kendim için uygun olanları seçer kendi özel karışımımı oluştururum. Sonuçta okuduklarımdan farklı, bambaşka ve bana özel bir program çıkar ortaya. Benim tecrübelerim de başkalarına yarasın diye seyahat sırasında da defterime bol bol not alırım. İşte bu yüzden rengi, modeli gidilecek şehrin havasına ayarlı özenle seçilen şehir defteri önemli; çantaya ilk o girmeli..

iki.
Saatim:Atop
Şimdiye kadar seyahatlerimi takip ettiysen zaten onu yanıma almadan gitmediğimi muhtemelen biliyorsun. Ama neden bu saati tercih ettiğimi tahminimce tam olarak bilmiyorsun. O zaman anlatayım: Atop Time Zone, sıradan bir saat değil, çok seyahat edenleri cezbedecek önemli bir özelliği var. Saat farklarına uygun tasarlanmış bu saatle gittiğin ülkeye ayak basar basmaz saniyeler içinde o şehrin saatine ayarlayabiliyorsun kendini. Kolundan çıkarıp saatinin mevcut ayarını bozmana da gerek yok; sadece saatin bezelini yani ana gövdesini çevreleyen çemberi çevirip bulunduğun şehrin adına denk getiriyorsun, hepsi bu; saatin bulunduğun şehre ayarlandı bile!..
Hatta çoook uzaklardaysan arada bir tekrar çevirip yaşadığın şehirde saat kaç kontrol edebilir, haberleşmelerini buna göre de yapabilirsin. Seyahat bitip eve dönerken yine çeviriveriyorsun bezeli, hoop evindesin!.. İşte bu yüzden Atop benim her seyahatimde yanımda. Yalnız o kadar güzel renkleri var ki hangisini seçsem diğerinde aklım kalacağı için aynen şehir defterlerindeki taktiği Atop için de uyguluyorum; gideceğim şehrin havasına en çok uyan renk benimle geliyor!..

üç.
Pasaport Çantası.
El çantamın içinde pasaport ve biletler için ayrı bir çanta taşıyorum. Aslında bu yaygın bir tercih, seyahatler sırasında çok kişide görüyorum. Çantanın içinde hemen ulaşılabilir ayrı bir çanta son derece kullanışlı oluyor. Hem havaalanında hem de uçuş esnasında. Mesela uçakta exit’te oturuyorsan el çantan da dahil hiçbir şeyi yanında tutamıyor başüstü dolaplara koyman gerekiyor. Bu küçük çantaya o sırada bir iki küçük ihtiyacı da ekleyerek koltuk cebinde tutabiliyorsun. Ben bu şekilde kullanmak üzere uzun bir süredir Furla’nın üç boy birarada satılan fermuarlı deri modellerini tercih ediyorum. Pasaportum, otel rezervasyon çıktıları, uzun seyahatlerde ulaşım kartı için gerekebilir diye bir vesikalık fotoğraf, varsa opera tiyatro biletleri ve mutlaka pasaport ve vizenin fotokopisi oluyor bu çantada.(Pasaport ve vize fotokopisini otele varınca pasaporttan ayırıyor hatta bazı şehirlerde pasaportu otelde bırakıp fotokopisiyle geziyorum. Tedbir!)

dört.
Yün şal.
Evet. Hem de hem yaz, hem kış, daima! El çantamın içinde ya da boynumda ama mutlaka yanımda uçuşa benimle katılarak başlıyor şalım yolculuğa. Yün derken aşırı kalın birşeyden bahsetmiyorum tabi. Yaz seyahatlerinde neredeyse tülbent inceliğinde açık renk bir Yargıcı; kış seyahatlerinde bir tık daha kalın ama yine uçuşkan pudra tonu üzerine farklı renkler de barındıran Sonia Rykiel yanımda olmazsa rahat edemem. Uçuş konforumun yanısıra bazı giysi kombinlerimin güzel tamamlanması da bu iki vazgeçilmez parçaya bağlı.

beş.
Ayaklara rahatlık ve destek.
Silikon ayak-taban desteği, naturel malzemeden seyyar tabanlar yine olmazsa olmazlarım ve uzun yürüyüş hilelerim. Watsons, Gratis gibi mağazalarda satılan silikon taban destekleri bir de ayakkabı mağazalarının bakım-destek ürünleri bölümünde satılan seyyar tabanlar yorulan ayaklar için adeta joker. Uzun süre yürüdükten sonra en rahat ayakkabım bile rahatsızlık verici olduğundan mesela topuğa yerleştirilen bir silikon taban bir anda yeni ayakkabı giymiş etkisi yaratıp bir o kadar daha yol yürür hale getiriyor beni.

altı.
Aksesuarlar.
Güneş Gözlüğü ve bileklikler asla unutulmamalı. Çok süslü gezmeyi sevmem ama kolumda bileklik olmadan yürüyemem! Onun için mutlaka yanımda birkaç tane olur.Hafif, kolay takıp çıkarılabilen ve birçok parçayla uyumlu birkaç bileklik gider, gidilen yerden yenileri de alınarak dönülür; klasik! Küçük bir dipnot: Asla valizin içine koymam onları. Bileklik ve bir iki küpe minik bir kese içinde mutlaka el çantasında gider. Tamamı imitasyon olan aksesuarlarımın kıymetli birşey sanılarak valizimin ‘Patlatılmasını’ istemem çünkü!

yedi.
Şarj + Yedek Pil + Görüntü aktarma kablosu.
Bunlar sanırım senin çantanda da var. Herkesin çantasında en az üç kablo, bu hiç normal değil; hepsini tek elden şarj eden, aktaran güvenilir bir parça arayışlarım henüz cevap bulmamışken son zamanlarda bir de görüntü aktarma kablosu ekledim. Fotoğraf makinesinden telefonuma görüntü aktarmak için kullanışlı…

sekiz.
Remington Saç Düzleştirici.
Bu da bir diğer vazgeçilmezim. Kuaförüm tarafından özenle düzleştirilmiş saçlarım bazen gittiğim şehrin sokaklarında savrulmaya fırsat bulamadan yağmura maruz kalarak ıslak kedi gibi görünmeme neden oluyor.. desemde hayır, öyle olmuyor! Çünkü Remington var!. Islak saçta da kullanılabilen bir modelini kullandığım için zamandan da tasarruf edebiliyorum ve çok dayanıklı bir düzleştirme sağlıyor. Seyahat boyunca istediğim zaman rahatlıkla ve hızla kullanabiliyorum..

dokuz.
Mini kettle.
Geçen yıl aldığım Arçelik mini seyahat kettle’ı da artık kış seyahatlerinde hazırlanan valizde yerini alıyor. Dışarıda donmuşsun, kaldığın otel malum ‘ucuz’, oda servisi yok. Bir fincan çay içmek hatta belki çok erken kalkılan sabahlarda mini bir kahvaltı yapmak için bu kettle şart. Mesela akşamdan marketten emmental peynirini, kurusu-yaşı meyve çeşitlerini, balını, marmelatını alıp fırından da bir çıtır ekmek kapmışsın, kahvaltı güzel olmaz mı? Kopenhag seyahatimizde otelde kahvaltı yoktu ve yakında kahvaltı için iyi bir yer de yoktu. Otelin cumba şeklindeki camının önünde bu şekilde yaptığımız kahvaltılar en güzel anılarım arasındadır, unutamam… Yani hergün böyle kahvaltı yapılmaz ama ben seyahatte çok erken kalktığım için kafeler açılıp taze kahveler demlenene kadar bu mini kahvaltı, dolayısıyla bu kettle lazım!

on.
şapka.
Tanıyorsun kendisini. Bütün resimlerimde var neredeyse. Bazen paylaştığım fotoğrafların altına ‘şapka sabit mi?’ bile yazıyorlar, alıştım. Sabit değil ama güneş varsa o şapka benimle gelir, başka yolu yok!. Birkaç yıl önce çok sevdiğim tasarımcı Simay Bülbül’den aldığım şapkanın modelini öyle çok seviyorum ki asla vazgeçemiyorum. Yalnız emektar çok yoruldu. Biraz bütçe ayırırsam yakında Borsalino’dan yeni bir şapka alıp onu biraz dinlendireyim diyorum…

onbir.
Otel konforu.
Kaldığım bütün oteller lüks değil. Hatta yurtdışında özel bir durum yoksa en uygun fiyatlı ve gidilecek yerlere en yakın olan tercih edildiğinden konfor genellikle en alt seviyede oluyor. Bu da demek ki benim rahat edebilmem için havlu terliklerimi, el sabunu, şampuan, duş jeli vs. malzemelerin tamamını ve mini saç kurutucumu yanımda götürmem gerek. Her saat musluktan sıcak su akıyor, çarşaflar temiz, Sünger Bob desenli Oysho pijamalarım üzerimde ve havlu terliklerim ayağımdaysa her otel ev benim için!..

Tüm bu yazdıklarıma fotoğraf makinemi ve bir de hikayesi gittiğim şehirde geçen bir kitabı ekledim mi valizim hazır demektir!.. Haydi bana iyi yolculuklar!..