FRASCATİ’DE MUTLU SAATLER

By | 7 Kasım 2013

frascati_gezi_notlari

Yıl 2013 Haziran’ın 25’i saatdokuzyirmiüç/Roma Termini’deyiz.  Elimizde iki kişi toplam  €4.20’lik Frascati bileti, gönülde neşe ve heyecan, yola çıkmak için hazırız. Plan basit ama sıradışı; birkaç saatliğine Frascati’ye kaçacak, öğle yemeği yiyip döneceğiz! Kulağa havalı gelse de aslında bu son derece mütevazı, ayrıca da komik bir plan…

Saatonyirmiüç/Tam 29 dakika süren yolculuk küçük ve sevimli Frascati istasyonunda  son buluyor. Şimdi yukarı,  meydana doğru kısa ama dik ve merdivenli bir yolumuz var… Merdivenlerin sonunda ulaştığımız ağaçlı serin meydanı görür görmez burayı seveceğimizden emin oluyoruz. Civar sakinleri banklarda muhabbette. Ardımızda kalan manzaraya gereken ilgiyi gösterdikten sonra yukarı doğru yürümeye devam.. Asıl hedefimiz olan Piazza del Mercato’ya gelmeden önce kilise ve büyük çeşmenin olduğu meydana ulaşıp çevreyi inceliyor, buradan da pasajın içinden hemen arkada kalan Piazza del Mercato’ya varıyoruz. Biraz daha hareketli olmasını beklediğim meydanda sabah sükuneti hakim. Banklarda ve meydandaki kahvelerin sandalyelerinde oturanlar, yolda karşılaşıp sohbete dalanlar, dükkanlara mal getirenler bir de sabah temizliği yapan esnaflar…herkes kendi havasındayken biz de oturup sabah kahvelerimizi içelim, seyre dalalım etrafı diyoruz..

Saatonbiriongeçe/ Birer doppio kahve masada, birer çörek elde, serin serin keyifteyiz. Buraya geliş sebebimiz olan Leda’nın tezgahı oturduğumuz yerden görünüyor ama kapalı. Hazır burada oturuyorken planımızın detaylarını da anlatayım; Efendim, Frascati’ye buranın en meşhur Porchetto’cusu Leda’dan aldığımız paket servisi kapıp yine buranın en eski ‘Cantina’sında Frascati eşliğinde yemek için geldik. Frascati’ye dair araştırmalar yaparken yabancı bir siteden bulduğum buna benzer bir plan çok cazip gelmiş ve kendi programımıza uyarlamaya karar vermiştik.. Şimdi ”Porchetto, Cantina, Frascati? Biri bana burada neler olduğunu açıklayabilir mi? dediğinizi duyar gibiyim. Panik yok, sırayla anlatacağiım ancak şimdi kahvelerimiz bittiğine göre yola devam edelim…

Saatonbirbuçuk/ meydanı çevreleyen sokaklarda keşfe çıkıyoruz. Önce yokuş yukarı sokaklar.. Buralarda daha çok evler, birkaç lokanta, şaşılacak kadar fazla kuaför, dövme salonları ve bol bol da motor ve araba gürültüsü var.. Aşağı mahalle hayalimizdeki modele daha uygun.. Küçük dükkanlar, birkaç otel, eski evler, küçük meydanlar, fotoğraflık manzaralar ve yürürken adımlarımıza çan sesiyle fon müziği yapan kilise, kısaca Frascati’yi sevimli yapan herşey bu tarafta… Yeterince tadını çıkarıp acıkmaya başlayınca adımlarımızı yine meydana, Leda’ya doğru yöneltiyoruz.

Saatonikiçeyrek/ Leda hala kapalı! Hüsran! Meydandaki pazar tezgahına soruyoruz, nerededir diye, o da bilmiyor. Kaldık ortada! Aslında meydanda iki yer daha var Porchetto satan ama görüntüleri hiç iç açıcı değil. Zaten yiyip yiyemeyeceğim şüpheli birşey, sırf macera olsun diye tadılacaktı, kötüsü hiç çekilmez. En azından tarihi cantina’yı görelim deyip Via dell’Olmo’dan aşağı yürüyoruz..

Saatonikiyirmibir/ Piazza dell’Olmo’da Osteria dell’Olmo ile karşı karşıyayız. Hayatımda bundan daha partal bir yer görmedim, yıkıldı, yıkılacak. Kapı önündeki masalar kenara toplanmış, içeride iki büyük masa var. Birinde beş kişilik bir grup, birinde de tek bir adam oturuyor. Kapının kenarında sandalye üstünde de aynen tarif edildiği gibi yaşlı bir hanım.. Aslında yemeği yanımızda getirebilseydik ona söyleyeceğim şeyin İtalyancasını ezberlemiştim ama yemek olmayınca plan alt üst oldu. ”Porchetta alacaktık, burada yiyecektik, yalan oldu” hikayemin muhatabı tabi ki yaşlı hanım değil; köşe masada tek başına oturuyor dediğim biraz İngilizce bilen adammış. Kendisi bize kapıya kadar eşlik ederken anladığımız ‘şu bakkalın porchettosu da çok güzel, alıp yine burada yiyebilirsiniz’dir..

frascati 1

Saattamyarım/ Bakkaldayız. Dünya sevimlisi adama ”due porchette per due per la cantina’ diyoruz.. Özeti: İki kişilik.. Kantinde yiyeceğiz. İki turistin bu çılgın projesinden bir hayli mutlu, kesmeye başlıyor dilimleri.. Porchetto domuz etinden yapılan bir tür şarküteri ürünü aslında. Hazırlanırken bol kekik ve bilumum otlarla tatlandırılmış, hafif tütsülü tatta, dışı nar gibi kızartılmış bir şarküteri ürünü.. Kestiği dilimlerin yeterli olduğunu söylesem de sevimli bakkal standarda uygun hale getirene kadar devam ediyor.. Yazık, ziyan olacak, benim amacım sadece köşesinden tadına bakmak. Geçmiş domuz etli tecrübelerim beni hiç mutlu etmedi çünkü, asla bitiremedim, bunu da yiyemem, biliyorum. Paket hazırlanırken nefis zeytinler gözümüze takılınca biraz da onlardan alıyoruz.. Hepsi komple tam €9.29..

Saatbireçeyrekvar/Cantina’da az önce adamın oturduğu masa artık bizim; o zaten patronmuş.Ama sermayeyi tüketiyor, durmadan Frascati’sini tazeliyor..Sandalyedeki hanımın oğlu olması çok muhtemel. Masamıza temiz bir kağıt yayılıp cevabı iki şıklı soru soruluyor: Ne kadar Frascati içersiniz? a) Un litro  b) Mezzo litro  Yeri bulmuşuz, macera devam ediyor, gaza gelip ‘a’ şıkkı bir litreyi seçiveriyoruz!.. Bu arada diğer masadaki İtalyan grup bizim bu planlı programlı fantaziyi pek takdir ediyor. Bize kadehler kalkıyor, fotoğraflarımız çekiliyor, tezahürat yapılıyor…

Saatonikiellibeş/Sanki bir markaymışcasına havalı duran ‘Frascati’ aslında bu bölgede yetişen üzümlerden üretilen son derece kendi halinde ve mütevazı bir yöre şarabının genel adı ki, kendisi de masamıza teşrif etti.. Rengi normalinden daha koyu, tadı da daha sert.. Bu karaf biterse sonumuz küfelik!.. Bardaklar, ayaksız; tam da sevdiğim gibi. Zeytinler enfes, Porchetto umduğumdan iyi çıktı, hatta oldukça lezzetliymiş diyebilirim.. Olmasaydı da önemli değil, çünkü burası, bu an, öyle güzel ki.. Bu tarihi mekanda arkada gördüğümüz fıçılarda Frascati şarabını üretiyorlar.Burada da içilebilir, 5 litrelik pet ambalajlarla da alınabilir.. Girerken partal dediğim bu tuhaf yerde şimdi öyle mutluyum ki adamın ”güzel mi” sorusuna ”Paradiso!” diye cevap vererek onu da güldürüyorum.. Kendi kendine paradiso diye diye, güle güle gidip yeni bardağını dolduruyor…

Saatbirkırkbeş/ Diğer masa çoktan gitti..Şimdi sıra bizde. Zaman yolculuğundaymışız ya da ne bileyim, eski filmlerdeki hanlardan birindeymişiz etkisi yaratan bu güzel yere veda vakti.. Hesap mı? Sadece €4.00!.. Değeri elbette paha biçilemez!.. Giderken yaşlı hanıma, demlenen adama çok çok teşekkür ederek el sallıyor, Arrivederci diyoruz, bakkalı da unutmuyor, ona da uğrayıp veda ediyoruz.. Bu sıcak vedanın birazı da şaraptan.. Sokaklarda ağır ağır yürüyoruz. Frascati çok sertti, hepsini bitirmesek de hafif bir yamulma var.. Birazı mutluluktan da olabilir.. Rengini de taktık kafaya, acaba yıllar önce fıçıya biri mi düşmüştü diye!..

Saatbirellibeş/ Yapılacak son birşey var: Tarihi fırından kurabiye alınacak. Yine Via dell’Olmo üzerinde 1876’dan kalma Antico Forno Senzacqua var. İçeri girince badem ve anason kokusundan delirmek olası, nefis kokuyor.. Bir kaç çeşit kurabiye var. İsimleri Ciambelle ve Torroncini. Bir de üç memişli kız kurabiyesi Bambola var ki sanırım bölgenin sembolü, birçok yerde gördüm.. Biz bu komik kurabiyeyi değil anasonlu ve bademli ciambelleleri gözümüze kestirip en büyüğünden iki torba alıyoruz. €10’yu verip trene binmek üzere dönüş yoluna geçiyoruz..

Saatartıkmühimdeğil/ Trene yetiştik.. İstasyondaki büfeden yine kişi başı €2.10’ya Termini için biletlerimizi alıp vagona kurulduk.. Heyecanla geldiğimiz Frascati’den mutlulukla ayrılıyoruz.. Burayı, o güzel cantinayı hiç unutmayacağız, o zaten malum.. Ama eminim ki cantinadakiler de bizi unutmayacak.. İki neşeli turist, anlatılacak anılarında hep varolacak…