Mayıs ayında şahane bir Ukrayna seyahati yaptık. Üstelik normalde pek yapmadığımız şekilde, “tur ile” Ukrayna’yı baştan başa gezdik!. Normalde tur ile seyahat etmek ilk tercihim değil ama karşı da değilim.. Bazı rotalar var ki onları bireysel olarak planlamak yerine bir rehber eşliğinde gezmek çok daha keyifli olabiliyor.. Ukrayna da kesinlikle böyle bir rotaydı. Ülkeyi boydan boya geçerken rehberimizin anlattıkları ile yakın komşumuz ve tarihi bağlantılarımız olan ülkeyi yakından tanıdık, her şeyi hayret ve merakla takip ettik. Gitmeden önce hiç farkında değildim ama Ukrayna tarihi ve güncel olarak hakkında bilgi edinerek gezilmesi gereken bir ülkeymiş. Hatta dönüşte okuduğum kitapta, İlber Ortaylı’nın da görülmesi, hakkında bilgi edinilmesi gereken ülkeler arasında Ukrayna’yı önermesi bana “iyi ki..” dedirten güzel bir sürpriz oldu. Bu gezinin detaylarını anlatmak için sabırsızlanıyorum! Ve ilk durağımız Odessa ile başlıyorum;
Merhaba Ukrayna, Merhaba Odessa!.
Seyahatimiz Odessa’dan başlıyor. Kafamda “Karadeniz kıyısında bir sayfiye şehri” olarak canlanan Odessa, şık binaları, heybetli operası, kültür sanat zenginliği ile beni oldukça şaşırttı. Öyle kısaca “sayfiye şehri” deyip geçemeyeceğimiz zenginlikte, küçük ama keyifli bir şehir Odessa; bence mutlaka görmek lazım!. Şehir turumuz şehrin merkezinde, görkemli Odessa Opera Binası önünde başlıyor. Sırasıyla ünlü Potemkine Merdivenleri, Tarih Müzesi, İstanbul ve Atina Parkları, Puşkin Anıtı ve Parkı, Çariçe Katerina II Heykeli‘ni görüp şehrin araç trafiğine kapalı ünlü Deribasivska Caddesi‘nden geçiyor, yemek ve alışveriş molası veriyor ardından tarihi pasajı ve ana katedrali görüp merkeze yürüme mesafesindeki otelimize geçerek ilk günü tamamlıyoruz. Odessa Notları
- Yeme içme ve alışverişin kalbi Deribasivska Caddesi’nda atıyor demek mümkün; Türk yemeğinden döviz bozdurmaya, telefon hattından hediyelik eşyaya kadar her şeyi burada bulabilirsiniz.
- Telefonunuz için hat almak isterseniz Lifecell’de kolayca halledebilirsiniz. Biz rehberimizin yardımı ile bir hafta boyunca kullanmak üzere 8 GB internet kullanımlı 250 grivnilik bir paket aldık.
- Cadde üzerindeki büyük dükkan ve marketlerin bir köşesi dövüz bürosu. Buralarda kolayca dövüz bozdurabilirsiniz
Ukrayna’nın para birimi “grivna” ve yazıyı hazırladığım şu günlerde 1 grivna = 0, 22 TL. civarında. (Orada bulunduğumuz günlerde 1 EUR= 30 Grivni ve 1 USD= 26 Grivni idi; TL karşılığını bulmak için grivna olan fiyat etiketlerini 4,5’a bölüyorduk.) Akşam saatlerinde kur biraz daha yüksek oluyor o yüzden para bozdurma işini gündüz saatlerinde denk getirmek daha mantıklı. Bazı döviz büroları TL de bozuyor ama kur kaybı fazla olur, pek tavsiye etmem.. Dolar ya da Euro bozdurmak daha mantıklı olacaktır. Ayrıca 100 € uzatıp, 30’unu boz gibi şeyler istediğinizde pek olumlu bakmıyorlar, o yüzden yanınızda götüreceğiniz döviz, sırf 100’lük olmazsa daha rahat edebilirsiniz.
- Odessa için restoran adreslerim kısa ve öz. Kotelok: Paris’te, Brüksel’de Leon’u seven “moules-frites”ciler bu midye barında da bir tencere dolusu midye-patates kızartması, yanısıra pek çok farklı midye alternatifi bulacaklar.. Midye dışında başka alternatifler de sunan Kotelok’u ilk akşam yemeğimizde deneyip sunum, lezzet ve ortam olarak oldukça memnun kaldık. Defterime not aldığım ama denemeye vakit bulamadığım diğer iki iyi adres ise güzel avlusu ve şık masaları ile Bernardazzi ve yöresel giysili garsonların servisi ile geleneksel Ukrayna mutfağı sunan Kumanets..
- Odessa Karadeniz kıyısında olduğu için mevsiminde Kalkan Balığı yemek için de ideal bir noktaymış; Kalkan bu sularda doğup bizim tarafa doğru yüzüyormuş. Bu ritüeli grup halinde gerçekleştirmek için rehberimizden toplu bir rezervasyon yaptırmasını rica ettik ve Ali Baba restoranda yedik. (Tazelik ve lezzet ve bütçe açısından memnun kaldık ama ambiyans olarak daha iyi bir tercih yapmak da mümkün olabilir diye düşünüyorum.)
- Gogol Mogol (ya da Hohol Mohol) Odessa için uzun zamandır gitmek istediğim, yerini haritama çok uzun zaman önce işaretlediğim bir adresti. Vintage eşyalarla dekore edilmiş, her köşesi keyifle incelenecek, menüsüne bile uzun uzun bakılacak Gogol Mogol daha çok kahvaltı, öğle yemeği ya da minik bir keyif molasına uygun..
- Kahve ve keyif molaları için sayısız alternatif arasından seçtiklerim; Beyaz, minimal dekorlu White Whale’de sabah kahvesi, operanın civarında akşamüstü keyfi için Cafe Forty Five, seyahat boyunca sık sık şubelerine rastlayacağınız meşhur dantel örtülü Lviv Handmade Chocolate’da sıcak çikolata.. Ayrıca Rishelievska Caddesi üzerinde harika kafeler var; nefis kahveleri ile bir numaram Isla Coffee Roasters, tatlı mı tatlı Cou Cou Cafe &Atelier ve lokal gençlerin takıldığı Daily… Şehir Parkı içinde yeşile bakan Lviv Croissant, kruvasan arası leziz kahvaltı için ideal adres. Panteleionivs’ka caddesindeki hareketli yaşam akışını izlemek için köşedeki Kompot Cafe…
- Opera’nın civarı şehrin en hoş bölgelerinden.. Özellikle Opera’nın arkasındaki İtalyan stili avluya bayıldım! Burada cadde tarafından bakılınca sadece ön cepheleri gayet normal görünen restoranların arka tarafı bu ortak avluyu paylaşıyor ve hepsinin keyifli oturma alanları var. Bence bir tanesinde öğle yemeği yemek ya da akşamüstü keyfi yapmak lazım. Rastgele girdiğimiz Maman’ın menüsü ve ortamı bizi mutlu etti.
- Biz denk getiremedik ama Odessa’nın görkemli opera salonunda bir temsil izlemek için gişesine uğrayıp bilet sormaktan çekinmeyin. Aynı akşam için bile bilet bulmak mümkünmüş. Eğer garantiye almak isterseniz gitmeden sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
- Rus Edebiyatının kurucusu sayılan Pushkin, sürgün yıllarını Odessa’da yaşadığı için pek çok heykeli, müzeye dönüştürülen evi ile şehirde izlerini sürmek caddeden kafeye ismine, izlerine her yerde rastlamak mümkün..
- Odessa zarif binalarla dolu bir şehir.. Yürürken gözünüze hoş gelen sokaklara sapmayı, binaların detaylarındaki zarafeti kaçırmayın!.
- Passage Odessa, kısacık Odessa ziyaretimde birkaç kez yolumu düşürdüğüm, şehirde çok sevdiğim bir başka köşe. Siz de 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen ve havasıyla sizi bir anda Milano Galleria’ya ışınlayan pasajın içinde bir tur atıp, gözlerinizi Art Nouveau yapının zarif detaylarında ve içindeki birkaç eskici dükkanının raflarında gezdirmeyi unutmayın!
- Pasajın arka kapısından çıkıp Katedral Meydanı’na yönelirseniz meydandaki ağaç gölgesi masalarda satranç oynayan beyleri göreceksiniz.
- Potemkine Zırlısı filminin ardından dünya çapında ün kazanan ve şehrin sembolğü haline gelen meşhur Potemkine Merdivenleri, Odessa limanı ile şehir mekezini birbirie bağlıyor.. Bir yanı İstanbul diğer yanı Atina parkı olan merdivenlerden indikten sonra yukarı funiküler ile çıkmak eğlenceli ve pratik bir seçenek. (5 grivnilik funiküler biletini kredi kartı ile duvardaki makineden ya da funiküler içindeki görevliden alabilirsiniz.)
- Eğer Odessa ziyareti hafta sonuna denk geliyorsa rotaya eklenecek en mühmü adres: Starokonnyy Bit Pazarı.
Odesssa gezimiz aklımda şık, huzurlu ve yemyeşil bir şehirle güzel bir tanışma olarak kalıyor.. Gelecekte Odessa’ya uzun bir hafta sonumuzu ayırmak, tekrar gelmek isterim.. Rotamızın ikinci şehri Lviv.
Gruppal ile yaptığımız Ukrayna turunun rotasında Odessa, Lviv, Kiev gibi en önemli şehirlerin yanısıra yol üzerindeki daha küçük şehirler ve ilginç duraklar da var. Rehberimiz hava şartlarına, müzelerin kapalı günlerine ve güzergah üzerindeki mola gerekliliklerine göre tur programımızın sıralamasında bazı değişiklikler yaparak zamanımızı en verimli şekilde kullanmamızı sağladı. Ben bu seyahati yazıya dökerken önceliği üç ana şehre veriyor; diğer duraklarımızı yazının sonunda anlatmayı planlıyorum..
Renkli, Sevimli, Fotografik.. Merhaba Lviv!
Uzun bir yolculuğun ardından, yağmurlu bir akşamüstü varıyoruz Lviv’e.. Grubun çoğu yorgun, bir an önce dinlenmek istiyor.. Oysa biz şehirle tanışmak üzere enerji doluyuz!. O yüzden panaromik şehir turu ile yetinen grubun aksine otele varınca valizi odaya atar atmaz Uber çağırıp şehir merkezine gidiyoruz. Merkeze varmamız ile yağmur hafifliyor; şehrin sokaklarında yürüyor, canlı gördüğümüz her sokağa sapıyor, şehrin enerjisini, ritmini daha ilk dakikalardan yakalıyoruz.. Lviv daha il dakikalarda bana Prag’ı hatırlatıyor.. Renkli, turistik, capcanlı ve asla sıkılmayacağınız bir şehir… Sabah erkenden tur grubumuzla yeniden şehir merkezine geliyor ve kapsamlı şehir turuna başlıyoruz. Bizim planımız aslında merkeze kadar grup ile gelip turdan kaçmak, ayrı gezmekti -ama ne yalan söyleyeyim- rehberimiz şehri mahalle mahalle kapsamlı gezdireceğini söyleyip anlatmaya başlayınca bırakamayacağımızı anladık!. Bir şehri yalnız gezmek başka, iyi bir rehberin detaylı bilgileri ışığında gezmek başka..
Rehberimiz Opera Binası önünden başlayarak, Rynok Meydanı, Belediye Binası, Ermeni Mahallesi, tarihi restoranlar, çikolata fabrikası, likör dükkanları, en eski kahveci, tarihi eczane Secret Pharmacy, Latin Katedrali, Dominikan Katedrali, Bernardine Kilisesi ve Manastırı, Virgin Mary Kilisesi, şehrin en eskisi Hotel George,… diye devam eden bir rota ile gerçekten de yürüyerek mahalle mahalle gezdirip öğle yemeği tavsiyeleri sonrasında bizi serbest bırakıyor.. (Bu noktada akşam otele toplu dönmek üzere bir randevu yeri ve saati tespit ediliyor ama biz yine daha fazla merkezde kalmak adına gece kendimiz dönmeyi tercih ederek grupla vedalaşıyoruz.. Lviv’de dolu dolu şahane bir gün geçiriyoruz..
Lviv Notları
- Şehrin kalbi Rynok Meydanı’nda atıyor. Belediye Binası’nın da bulunduğu meydanı çevreleyen restoranlar, hediyelik eşya dükkanları, iç avlular, meydanı dolduran rengarenk kalabalık ve gözünüzü okşayan renkli binalar sizi dönüp dolaşıp tekrar tekrar bu meydana çekiyor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör - Rynok Meydanı’nın bir köşesini tutan, şehrin en eskilerinden Atlas, meydana hakim konumu ve leziz yemekleri ile hem turistler hem de yerliler tarafından sevilen bir buluşma noktası.
- Meydanın bir diğer favori mekanı Cafe Centaur, saat 13’e kadar şahane kahvaltı tabakları sunuyor.. Biz öğle yemeği için masalarına kurulup şnitzelini denedik; Viyana ile kıyaslamaksızın lezzetli.. Ama daha da güzel olan, bu kadar renkli bir meydana karşı verilen bu keyifli öğle molası ve meydandaki akışı izlemenin keyfi..
- Meydanın çevresine biraz daha dikkatli bakmak, sizi gizli kalmış iç avlularla buluşturuyor.. Rönesans mimarisinde yapılmış ve içinde restoran ile sergi alanları barındıran Italian Courtyard (İtalyan Avlusu)bunlardan biri..
Bu gönderiyi Instagram’da gör - Bir başka avluda ise Royal Brewery’nin önünde bir fotoğraf kalabalığı var. Birahane buraya elinde taç olan bir heykel kondurmuş ve tüm turistlerin aklını çelmiş görünüyor. “Skul’ptura Z Koronoyu” adlı heykelin tacı altında durup birkaç saniyeliğine kraliçe olmak ve bu anı fotoğraflamak avluda uzun ve eğlenceli bir kuyruk oluşturuyor.
- Fransız tarzında yapılan Lviv Operası’nın önündeki güneş şemsiyeleri opera binasının güzelliğine güzellik katıyor; fotoğraflamayı unutmayın!. Lviv Operası’nın güncel programı ise burada..
Bu gönderiyi Instagram’da gör - Dominikan Kilisesi’nin hemen arkasında, matbaacı Ivan Federov’un heykelinin bulunduğu meydanda her gün küçük bir sahaf pazarı kuruluyor.. Militarist eski eşyalar, plaklar ve kitaplar arasından Alman Bavyera porseleni bir servis kabı ile Mozart; Lizst ve Elgar plakları bulduk.. Bakalım gittiğinizde bu tezgahlarda siz neler bulacaksınız!
- Opera’nın arkasında ise Vernissage adlı bir başka pazar var. Hem yeni, hem eski, hem de hediyelik eşyalar bir arada.. Bir zamanlar porselen üreticileri ile meşhur olan Ukrayna Polonne kasabasında üretilmiş harika porselen biblolara bu tezgahlarda rastlamak mümkün.
Bu gönderiyi Instagram’da gör - Şehrin en sevdiğim sokaklarından biri Ermeni Mahallesi’ndeki Virmens’ka Sokağı.. Sıvası dökük pastel renkli binaların önünde sokağa taşmış masalarla bir köşesi İtalya’yı andıran sokağın diğer köşesinde iki yıldır kahve yarışmalarından ödüle dönen, şemsiyelerinin altında yerlilerin sabah kahvesini yudumladığı Ermeni kahvesi Virmenka var. Hem turistlerin hem de yerlilerin çok sevdiği kafe, Lviv’de en sevdiğim kahve köşesi oldu.
Bu seyahat boyunca hem Lviv’de hem de diğer tüm Ukrayna şehirlerinde Türk Kahvesi’ne çok benzeyen, cezvede pişirilen kahve bulmanız mümkün olacak. Hemen her yerde var ancak lezzet olarak birebir Türk Kahvesi tadında değil.. Bu seyahat sırasında sık sık lokallerin kahvenin yanında konyak da sipariş ettiğine şahit oldum. Ukrayna sadece votkası ile değil, konyakları ile de ünlüymüş..
- Şehrin hareketli sokaklarında pek çok likör dükkanına da rastlayacaksınız. Rehberimizin verdiği bilgiye göre likör, soğuk iklimde insanı sıcak tuttuğu için geleneksel olarak evlerde de çok yapılıp bolca tüketilirmiş. Bu dükkanlar arasında Drunk Cherry özellikle önündeki kalabalık ve renkli cephesi ile hemen dikkat çekiyor. Şehre çabuk ısınmak için hemen girip denenmeli!.
- Lviv Handmade Chocolate daha önce Lviv’e gelen herkesten duyacağınız en meşhur adreslerden biri. Aslında tüm Ukrayna’da şubeleri var ama Lviv tarihi merkezdeki şubesini mutlaka ziyaret etmek lazım. En altta imalat, orta katlarda satış ve cafe var. Çikolataları öyle çok başarılı değil; bence paket paket alıp taşımaya hiç gerek yok.. Hava soğuk olsa bir fincan sıcak çikolata içmek keyifli olabilir ama buraya dair asıl sevdiğim şey, o eski ve komik merdivenlerinden binanın çatısına tırmanıp terastan Lviv çatılarını fotoğraflamak.
- Çatı demişken tüm Lviv çatılarını tepeden görmek için en meşhur adres belediyenin saat kulesi. Ancak biz kısıtlı zamanda 400 basamak tırmanmaya vakit ve enerji harcamak istemediğimiz için çikolatacı ve 36 Po Ukranian Food Art manzarası ile bu açığı kapatmaya çalıştık. 36 Po, Rynok Meydanı’nda kendi birasını da üreten hoş bir restoran. Terasında ise güzel bir şehir manzarası var. Üstelik çıkmadığımız saat kulesi de tam karşımızda!. Buraya gün batımı saatlerinde çıkıp birşeyler içerek günü keyifle sonlardırabilirsiniz.
- Pravda Beer Theatre meydanın bir başka köşesinde ilgi çeken, gün boyu kalabalık mekanlardan bir diğeri. Girişteki dükkan bölümünde türlü türlü kraft bira satılan mekanın üst katları yeme içmeye ayrılmış. Eğer akşamüstü uğrarsanız seçeceğiniz güzel bir birayı mekanın orkestrasından canlı müzik dinleyerek yudumlayabilirsiniz.
- Lviv Coffee Mining Manufacture yine meydanın (farkındaysanız bir türlü Rynok meydanından ayrılamıyoruz!) bir köşesini tutan en meşhur adreslerden.. Tüm rehberlerde, mutlaka listelerinde yer alan kahve dükkanı açıkçası aşırı turistik havasıyla beni heyecanlandırmıyor ama yine de içinde bir tur atmadan geçmedik. İçinde kahvenin yanısıra kahve aksesuarları, hediyelik eşyalar bulabilir, müze kısmını gezebilir, labirent gibi koridorlarında dolaşıp arka avluda canlı müzikle mola verebilirsiniz.
- Lviv ilginç bir şekilde daha çok turistlere hitap edecek, renkli, bir konuya odaklanıp ilginç objelerle doldurulmuş mekanlarla dolu.. Kapı önündeki dev gaz lambası ile dikkat çeken Gas Lamp’ın eğilerek girilen gizemli girişi sizi inişli çıkışlı bir yolculukla şarküteri tabağı eşliğinde şarap içenlerin doldurduğu yarı-manzaralı terasa kadar ulaştırıyor. Poşta (Poshta) adlı kafe ise tamamen eski ve dev bir kartpostal koleksiyonuna adanmış.. Vaktiniz yettiği müddetçe Lviv’de size ilginç gelen, merak uyandıran her kapıyı aralamalı, kapıların ardındaki sürprizleri yakalamaya çalışmalısınız!.
- Kendi merakımın peşine takılıp girdiğim ve en sevdiğim yerlerden biri de Kryva Lypa Passage. Daha çok avlu havasındaki pasajın içinde renkli, capcanlı bir kalabalık ve yan yana bir sürü yeme içme mekanı var. Özellikle Pazar gününü güzel geçirmek isteyen tüm yerliler buraya toplanmış.
- Defterime not alıp özellikle gitmeye zaman ayırdığım planlı yerlerden biri ise; Pid Zolotoyu Zirkoyu Kondyters’ka Apteka Ionovykh. Bu uzun isim tarihte bir eczaneye ait. Şimdilerde ise likör ve tatlıları ile meşhur, çok başarılı bir pastane. Eczanenin tüm dekoru korunarak dönüştürülmüş. Duvarlarından birinde eczaneyken buranın müşterilerinden olan ve sık sık ürettiği kozmetikleri için ekstrat alamya gelen Helena Rubinstein’ın bir resmi de var. Adını Altın Yıldızların Altında olarak çevirebileceğimiz pastanede mutlaka şık tatlılardan birini ve ev yapımı liörleri denemelisiniz.
- Pastaneye dönüşen tarihi eczane Apteka Ionovykh, sabah rehberli turumuz sırasında uğradığımız Secret Pharmacy dışında şimdilerde müzeye dönüştürülen bir tarihi eczane daha var Lviv’de.. 1735’de askeri eczacı Wilhelm Natorp tarafından kurulan “Kara Kartalın Altında” eczanesi, 1966’dan beri Apteka Muzey olarak tüm ecza arşivini ve kütüphanesini meraklıları için ziyarete açmış.
- 1800’lerde yapılan Potocki Sarayı şimdilerde rönesans ve barok dönem eserlerinin ağırlıkta olduğu ve süreli sergilere de ev sahipliği yapan bir sergi sarayı olarak kullanılıyor.. Bizim gibi şehirde geçirecek tek bir günü olanlar için vakit ayırmak zor olsa da eğer Lviv’de daha geniş zamanınız varsa 2-3 saatinizi burada sergi gezmeye ayırabilirsiniz.
- Yeme içme için birkaç adres daha.. Sabah rehberli şehir turumuz sırasında avlusuna uğradığımız ve rehberimiz tarafından da şehrin en iyi et restoranlarından biri olarak önerilen Mon Pius, şehrin en eskilerinden.. / Arsenal Müzesi altındaki kapının önünde öğle saatlerindeki kuyruğun sebebi Arsenal Ribs and Spirits. Rehberimizin verdiği bilgiye göre şehrin en iyi domuz pirzolası buradaymış ve her gün tonlarca pişiyor, erkenden de bitiyormuş!. / Lviv Croissant, kruvasan arasına tatlı tuzlu seçenek koyarak yaptıkları kruvasan sandviçleri ile kahvaltıdan yemeğe, günün her saati kolay ulaşılır, uygun fiyatlı lezzetli bir seçenek. / Gürcü pidelerinden atıştırmalıklara, bol çeşitli bir masa kurup şampanya ve güzel şarap eşliğinde bir akşam geçirme hayali kurduğumuz Champagneria ise, zaman darlığından defterde bir dahaki sefere kalan adreslerden.. belki de önce siz denersiniz..
Bu turda gezdiğimiz şehirler içinde en ucuz olan Lviv!. Lviv’de yeme içme ve şehir hayatı anlamında fiyatlar pek çok Avrupa şehrine kıyasla çok uygun. Bu seyahatin en pahalı şehri ise başkent Kiev..
Mayıs ayında, bahar havasında cıvıl cıvıl halini görüp keyifle vakit geçirdiğim, şehir merkezindeki pek çok şeyi görmeyi tek bir güne sığdırabildiğim Lviv, gelirken “acaba yetecek mi?” diye en çok düşündüğüm yerlerdendi.. Açıkçası yetti.. İlk tanışma için şehrin ruhunu, enerjisini çok güzel yakaladığımızı düşünüyorum. Bir sonraki buluşmamız kış aylarına denk gelsin, şu güzelim Rynok Meydanı’nı bir de karlar altında göreyim, Atlas’ta pencere önünde oturup kahvemi yudumlarken izleyeyim, çok isterim… Sırada rotanın en merak ettiğim şehri Kiev var..
Ciddiyetli ve ihtişamlı.. Merhaba Kiev!
Gitmeden en çok Kiev’i merak ediyordum çünkü; @evisual (Ertu) daha önce iş için birkaç kez Kiev’e gelmiş ve çok beğenmişti. Bana sürekli “sen çok seversin” diyordu.. Hiç yanılmamış. Kiev’i gerçekten çok sevdim. Daha şehrin içine girer girmez, otobüsün penceresinden gördüğüm anda bile çok heyecanlandım!. Odessa ve Lviv’in üzerine kendimi ilk kez büyük, hızlı bir metropolde hissettim.Kocaman ciddiyetli binalar. yoğun şehrin karmaşasında koşturan insanlar.. İtiraf ediyorum, daima büyük metropollerin kaotik havasını, şehir ruhunu sevmişimdir. Kiev de bu havayı bulduğum şehirlerden olan Moskova’nın uzaktaki diğer yarısı gibi hissettirdi. Bir ay önce yaptığım ikinci Moskova ziyaretinin adeta devamı.. Binaları, hikayeleri, tarihi kişilikleri, edebiyatçıları ile birbirine uzaktan ama derinden bağlı iki önemli şehir.. Tüm o ciddi havanın ortasında, beklenmeyecek yeşillikte ve ihtişamda bir şehir Kiev. O’na”katedraller şehri” diyorlarmış. Haklılar. Şehrin her köşesi inanılmaz heybetli, göz alıcı katedrallerle dolu..
Şehir turumuza bu katedrallerin en önemlilerinden biri olan yaklaşık 1000 yaşındaki Ayasofya Katedrali ile başlıyor, rehberimiz eşliğinde şehrin kalbinin attığı Khreschatyk Caddesi, Kiev Operası‘nın binası, St. Michael Altın Kubbeli Katedral, Altın Kapı, St. Andrew Kilisesi, renkli alışveriş tezgahları ile dolu Andrievskiy Yokuşu, şehrin en eski bölgesi Podil, Kiev’in Kurucuları Anıtı gibi şehrin en önemli yerlerini verdiği bilgiler ışığında geziyoruz. Bununla da kalmıyor, funiküler yolculuğu, tarihi metro durakları turu ve tur programımıza dahil olan ekstra geziler kapsamında Perhersk Lavra Mağaralar Manastırı, Mikrominyatür Müzesi, 2. Dünya Savaşı’nda Ukrayna Tarihi Müzesi‘ni gezip Dinyaper Nehri üzerinde tekne turuna katılıyoruz. Tur grubu yine serbest zaman ve ardından toplanıp otele gitmek üzere buluşurken biz alışıldığı üzere otele yalnız dönmeyi tercih ederek Kiev merkezinde geçirebileceğimiz süreyi maksimuma çıkarmaya çalışıyoruz.
Kiev Notları
- Kiev’de kısa süreden tamamını görmenin mümkün olmadığı kadar fazla katedral ve önemli tarihi yapı var. St.Sophia Katedrali, Altın Kubbeli Katedral, St. Andreas Katedrali ve St. Volodymyr Katedrali’ni sıralamanın başlarına koyarak zaman planlaması yapabilirsiniz.
Bu gönderiyi Instagram’da gör - Şehrin turistler için en önemli bölgelerinden biri Pechersk Lavra olarak geçen Mağaralar Manastırı Bölgesi. Tarihi 10. yüzyıla dayanan manastır alanında yeraltında ve yerüstünde olmak üzere 20’den fazla irili ufaklı kilise var. İçlerinden en önemli olanları seçerek rehberimiz ve manastır yerel rehberi eşliğinde gezdik. Bölgenin Vatikan’a eşdeğer statüdeki kilisesi Meryem Ana, Unesco korumasında. Troisa ise manastır bölgesinin en eski kilisesi. Demirden yapılmış güçlü zemini, bir zamanlar İstanbul’dan getirilmiş.
- Manastırlar Bölgesi’nin arkasında kaçırılmaması gereken bir şehir manzarası var.
- Yine aynı bölgedeki ünlü minyatür sanatçısı Nikolay Siyadristiy’in ancak mikroskopaltında görülen eserlerinden oluşan bir Mikrominyatür Müzesi var. İstanbul da dahil olmak üzere birkaç şehirde bu eserlerin bir bölümünü sergilendiğini hatırlayabilirsiniz.
- Andrevskiyy Yokuşu’ndaki seyyar hediyelik ve eskici tezhalraı arasında dolaşıp küçük hediyelikler almak Kiev gezisinin olmazsa olmazlarından. Hediyelik eşyalar daha çok matruşka ve el boyaması objeler ile Sovyet ekolünden geliyor.. Bana boyamaları biraz özensiz geldiği için ahşap hediyelikler pek çekici gelmedi ama yine ada alacak güzel bir şey buldum ve Kiev’den eve, üzerine el nakışı ile geleneksel bir motif işlenmiş güzel bir bez at getirdim.
- Lesnoy metro durağı civarındaki Lesnoy pazarında ikinci el ürünler satılıyor. Üstü kapalı yerel semt pazar Besarabsky Market ise merkezde yer alıyor..
- Andriivs’kyi Yokuşu yakınındaki Verkhnia durağından 8 Grivnilik bir jeton alarak, funiküler ile, limanın ve Podil semtinin bulunduğu Nuzhnia durağına kısa ama zevkli bir yolculuk yapılıyor. Mutlaka deneyin!.
- Ama toplu asıl mutlaka yapılması gereken “metro durakları turu.” Kiev Moskova gibi eski ve şık metro duraklarına sahip. Elbette Moskova çok çok daha süslü ama burada da bazı duraklar bu görkeme yaklaşıyor.. Kiev metrosunun asıl öne çıkan özelliği ise çok derine yapıldığı için metro ile yeryüzü arasındaki şaşılacak uzunluk. Avrupa’nın en derin metro istasyonu Arsenalna, ona yakın uzunluktaki Zoloti Vorota, görsel olarak etkileyici olan istasyonlar Khreschatyk, Teatralna, Dnipro, Universitet, Shuilavska ve Vokzalna metro durakları turunda öne çıkıyor. (Ne yazık ki duraklardaki yazılar Kiril Alfabesi ağırlıklı olduğu için bunun üzerine biraz ders çalışmak gerekebilir.)
- Kiev yeşil alanı oldukça yoğun bir başkent. Bunu nehir turu sırasında daha iyi kavrıyorsunuz. Nehrin ortasında sonradan şehir planına eklenmiş ve yaz aylarında plaj, sayfiye yeri olarak kullanılan yapay adacıklar da var. Şehrin sembolu, ünlü Khreschatyk Caddesi’ne de isim veren ve sizi her an her köşede selamlayacak olan ağaç: kestane. Aylardan Mayıs ve çiçekler içindeki ulu kestane ağaçlarının görkemi insanı büyülüyor!.
- Dinyeper Nehri kıyısındaki Kiev’in Kurucuları Anıtı rehberli turumuzun duraklarından biriydi. Geçmişte nehir boyunca ilerlerken bu bölgeyi beğenip kıyıya çıkan ve burada şehir kurmaya karar veren biri kız, dört kardeşin tekneleri üzerinde tasvir edildiği anıt şehirde evlenen çiftlerin düğün karelerinden birini çekmek üzere mutlaka uğradıkları noktalardan biriymiş.. Şehrin bir diğer sembol anıtı ise neredeyse şehrin her noktasından görülen, devasa boyutlardaki Anavatan Anıtı.
- Anavatan Anıtı’nın hemen altında Kiev’e geldiğinizde mutlaka zaman ayormanız gereken önemli bir müze var: 2. Dünya Savaşı’nda Ukrayna Tarihi Müzesi. Açıkçası gezmeden önce öneminden ve burada edineceğim bilgilerinden oldukça habersizdim ve buraya vakit ayırmak istemiyordum. Ancak rehberimiz önemli bir müze olduğunu ve gezmezsem üzülebileceğimi söylediğinde onu dikkate aldım. İyi ki de aldım!. Hayatımda gezerken en etkilendiğim müzelerden biri oldu. İkinci dünya savaşını Ukrayna ekseninde anlatan belge, bilgi ve objelerle dolu müzeyi çoğu açıklama Kiril Alfabesi olduğu için rehber eşliğinde ya da sesli rehber ile gezmek şart.
“Kısaca özetlemek gerekirse;
Hitler, Almanya’nın “yaşam sahası”nın savaş ortamına ihtiyacı olduğu fikri ile ikinci dünya savaşının fitilini ateşliyor ve birinci dünya savaşından istediği sonucu alamayan devletler de iştirak ediyor. Başta Sovyetler ile aynı tarafta görünün Hitler, Polonya’yı ele geçirdikten sonra hayal ettiği ari ırkın yetişebilmesi için Sovyetler’in geniş topraklarına göz dikiyor ve işbirliğinde olduğu Sovyet topraklarına saldırıyor. İlk şehir düştüğünde Stalin anlaşmanın bozulmasına şok oluyor ve kendini kapatıyor..bir süre sonra toparlanıp “direnmeyenler zafer kazanamaz” mottosu ile savunma hamlesini başlatıyor.. Savaş sanayini tamamen söküp Sibirya’ya çekiliyor ve orada tüm fabrikaları yeniden kurup çalışmaya başlıyorlar.. Hitler şehitleri yakıp yıkarak ilerliyor; binlerce savaş esiri alıyorlar; toplama kamplarında çalıştırıyorlar.
Toplama kampları önceleri insanları çalıştırmak üzere planlanıyor ama bir noktada iş çığrından çıkıyor. Roman, Yahudi, Slav ırkları içinden çalışabilecekler seçilip diğerleri toplu halde katledilmeye başlanıyor. Bir esirin kamplardaki şartlarda yaşam süresi en fazla 9 ay..ve maliyeti 1600 Alman Markı. Bunu hesaplamışlar! Bu maliyeti istemiyorlar ve insanları toplu olarak yok ediyorlar.. yöntemler korkunç.. örnekler korkunç.. Sonra iş daha da çığrından çıkıyor, işi ticarete döküyorlar..Katliamdan ürün elde edip ticaret yapıyorlar..
Yıllar süren savaş ve bu korkunç düzen içinde hesap edemedikleri şey iklim şartları. Almanya sert şartların da etkisiyle bir noktada düşüyor ve bu andan itibaren her şey değişiyor.. Sovyetler kazanıyor ve zafer şarkılarıyla o şehirlere geri dönüyorlar.. işte bu müze tüm bunları gerçek eşya ve belgelerle baştan sona anlatıyor size..
Üç katlı müzenin ilk iki bölümü tüm bu korkunç savaş yıllarını anlatmaya ayrılmış.. Benim gözyaşlarımı tutamadığım zamanlar oldu.. ama müzenin en son bölümüne bayıldım ve orada da çok duygulandım..Rus şansonları , bandolar,savaştan çıkmış yorgun ama mutlu halk, tüm çocuklarını savaşa kurban vermiş anneler, gaziler, hepsi en güçlü ifadeleriyle şehir meydanlarında toplanmış kutlamalar yapmışlar.. Binlerce fotoğraf..uzun masalar boyu votka kadehleri.. “
- Serbest zamanımıza sığdırabildiğimiz tek sanat molası Pinchuk Art Center. Çağdaş sanata adanmış birkaç katlı sanat merkezinde dönemsel sergilerden birini yakaladık. Pinchuk Art Center ve binanın çatı katındaki kahve dükkanı One Love Coffee’yi siz de rotanıza eklerseniz pişman olmazsınız. .
- One Love Coffee şehrin en iyi nitelikli kahve dükkanlarından biri. Özellikle Pinchuk’un çatısındaki şube harika!. Burada şehrin çatılarına karşı kavurma şampiyonu demleme kahvelerinden birini denedik. Şehirdeki nitelikli kave duraklarına dair bir rehberi (City Coffee Guide) ve lokal öneriler içeren Kyiv by Locals’ı buradan edinip şehir turunuzu detaylandırabilirsiniz.
- Kiev’deki “güzel akşam yemeği” tercihimiz Pervak. Şehrin geleneksel Ukrayna Mutfağı restoranlarının en eski ve bilinen adreslerinden biri. Meşhur Chicken Kievskyi yemeğini denemek, yemek arasında lokaller gibi minik votka shot’lar içip Ukrayna usulü mezeli-içkili bir akşam geçirmek için çok doğru bir adres. Bu yüzden de rezervasyon önerilir..(Biz rezervasyonsuz şansımızı deneyip tutturduk; iki kişilik, kuş yuvası gibi enteresan bir köşeye oturttular..)
- Podil Bölgesi’ndeki Petra Sahaidachnoho Caddesi güzel ve daha hızlı yeme içme alternatifleri ile dolu hareketli bir sokak.. Burada denedeğimiz sushi restoranı Murakami ve Star Burger’den oldukça memnun kaldık. Ancak burger sözkonusu olduğunda lokallerin özellikle gece bar çıkışlarında The Burger’in 24 saat açık olan şubesine gittiğini de söylemeliyim.. Bunu denemeye fırsatımız olmadı.. Ve gitmeden not ettiğim diğer birkaç adresi; Spotykach, SHO, Kanapa Restoran, Obolon Bira Evi, Cookietone Concept Bakery ve Frida..
- Geceyi sonlandırmak için ise, çok merkezi ama bir o kadar iyi saklanmış gizli kokteyl bar Pavoroz şahane bir seçenek.
Ukrayna Mutfağı’nın mutlaka tadılması gereken lezzetleri için rehberimizin tur sırasında bizimle paylaştığı listenin sizin seyahatinizde de faydalı olacağını düşünerek aynen paylaşmak istiyorum; Borş çorbası(hem kırmızı hem de yeşil oluyor) / Ana yemek olarak Kievskiy köftesi (Chicken Kievskyi) + patates püresi ile, veya Beef Strogonoff + kara bulgur(greçka) – patates püre ile / Ukrayna Mantısı-Vareniki (patatesli) / Rus salatası Olivye, Şuba salatası , Vinigret salatası / Ara sıcak olarak Deruni (patates mücveri), Julyeni / Karışık Turşu (Solenya asorti) / Tatlı olarak Napalyon ve Medovik.
Kiev ne yazık ki bu seyahatte “yok, yetmedi” dediğim tek şehir.. Büyük ve karmaşık bir şehri 1 buçuk günde tamamen tavaf etmek mümkün değil.. Yapmak görmek istediğim pek çok şey bir yılbaşı döneminde tekrar buluşma hayali ile gelecek sefer kalıyor. Birçok eserini okuduğum Sovyet yazar Mikhail Bulgakov Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi, House of Chimoeras’ın dış cephesi ve renkli binaları ile Comfort Town’ı gelecek sefer listesinin en başına ekliyorum..
Sevgili Kiev, kim bilir yeni yıl havası sein caddelerine nasıl yakışıyordur.. Bir yılbaşında mutlaka yine buluşalım!
Baştan Başa Ukrayna Yol Üstü Durakları
Ukrayna rotamız boyunca iki büyük şehir arası yolculuklarımızda mutlaka arada br küçük şehirde ve bu şehirlere bağlı kasabalarda ilginç duraklara uğradık. Uzun rotamıza renk katan, Ukrayna tarihi hakkında daha çok bilgi sahibi olmamızı sağlayan, uzun yolların tüm yorgunluğunu alan ve güzel fotoğraf kareleri ile harika anılar yaratan detaylar işte bu yol üstü duraklarımızdı. Bu seyahat kesinlikle bu duraklar sayesinde değer kazandı..
Altın Nal Şatoları / Lviv tarihte ipek yolu güzergahı üzerinde olduğu için daima stratejik önemi olan bir şehir olmuş; çevresini nal şeklinde saran, koruma amaçlı kale olarak da kullanılan şatolar dizilmiş. Biz de turumuz sırasında bu kale/şatolardan birkaçını ziyaret ediyoruz. İlk ziyaretimiz 1600’lü yıllarda Sobieski ailesi tarafından yaptırılan Zolochiv Şatosu. Son derece fotografik şatonun özellikle hediye edilen en yapımı porselen ve sanatsal objelerle dolu Çin Sarayı kısmı oldukça ilgi çekici.. Rotamızda olan bir başka Altın Nal Şatosu ise Olesko Kalesi. Geçmişte Polonya, Macar ve Litvanya egemenliğinde bulunmuş, tarihi 1390 yılına dayanan kale yemyeşil nir coğrafyanın ortasında İskoç kalelerini andırıyor..
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Aşk Tüneli / İşte çok merak ettiğim yerlerden biri daha!. Rivne şehri yakınıdaki bir kasabada “aşk tüneli” olarak ünlenen tren yolu fotografik bir doğa harikası. Yemyeşil bir ormanın ortasındaki raylardan her gün iki kez geçen bir yük treninin yarattığı “doğal tünel” her yıl çok sayıda turisti fotoğraf çekmek üzere buralara sürüklüyor. Yol gerçekten masalsı. Birkaç kilometrelik tren yolunda rayların üzerinden ve yeşil tünelin içinden sonsuzluğa yürümek istiyor insan.. Ama yürümese daha iyi!. Sebebini, trenin neden günde iki kez ve insanların olmadığı saatlerde -geceleri- geçtiğini rehberimiz anlatıyor: Tren yolunun ucu atom santraline bağlanıyor ve dolayısıyla bu yoldan geçen o yük treni bu santralden çıkan atık ve tehlikeli maddeleri taşıyor. Hikaye ne yazık ki “aşk tüneli” ismi kadar romantik değil.. Rehberimiz bizi burada uzun süre serbest bırakmadı ve bir an önce birer fotoğraf çekip ayrılmamızı istedi. Oldukça mantıklı. Eğer bu seyahati tur ile değil, kişisel olarak yapsaydım buraya gelmeyi düşünmezdim. Görebildiğimize çok mutluyum ama tek başına gelip bu civarda uzun süre kalmak pek de mantıklı olmazdı.. Tur, burayı görmek için en zahmetsiz ve risksiz yol.. Özellikle araçsız, toplu taşıma ile gelmeyi düşünenlere, uzun szaman geçirmeyi düşünenlere ben de öneremiyorum.. Umman Sofiyivka Arboretumu / 1800’lerde Stanislav Potocki’nin eşi Sofia onuruna yaptırdığı park ve canlı bitki ve ağaç müzesi(arboretum), adeta cennetten bir köşe. İçindeki, göletler, göletlerde yüzen sandallar, ördekler, kuğular, parkı çevreleyen patikalar, şelaleler, inanılmaz güzellikteki doğa ile insan tüm bir günü burada keyifle geçirebilir. İki saat kadar içeride kalıp yaptığımız yürüyüş ile dinlenip tüm yol yorgunluğumuzu burada bıraktığımız hatırlıyorum..
Tur ile Ukrayna’ya gidecekler için ipuçları;
Ukrayna, vizesiz ve hatta pasaportsuz gidebileceğiniz bir ülke. Ukrayna Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Vize olmaksızın, pasaportunuzla ya da yenilenmiş çipli kimlik kartınızla ülkeye giriş yapabilirsiniz.
- Gidiş dönüş uçak bileti ve ‘voucher’ınız kağıt çıktısı olarak elinizde olsun. Ülkeye girişte ne zaman döneceğinizi bilmek, kanıt görmek istiyorlar. Tur grubu ile gelmiş olsanız da mutlaka kendi elinizde bu belge olsun.
- Gitmeden bir iki gün önce gideceğiniz yerlerdeki hava durumunu gün gün kontrol edip giysi seçimini buna göre yapın. Hava durumu oldukça değişken. Br anda yağmur, bir anda güneş.. Şemsiye ve yağmurluk Temmuz’da gidiyor olsanız da valizde olsun. Şehirler arası geçişlerde de valizde değil, otobüs içinde bulundurun.
- Yapacağınız yolculuk havalimanı transferleri de dahil yaklaşık 2200 km. Yani hiç de kısa bir yol değil!. Buna hazırlıklı olun..Yollar inanılmaz yeşil ve manzaralı; yol alması zevkli.. Uzun yolculuklarda oyalanmak için yanınızda kitap, dergi, müzik dinlemek için kulaklığınız ve çalma listeniz, taşınabilir şarj cihazı, atıştırmalık şeyler ve su olsun..Varsa minik bir yastık (şişme yolculuk yastığı da olur) gerekince üzerinize örtebileceğiniz bir şal, çok işe yarar.. Kağıt mendil ve ıslak mendil de el çantanızda bulunsun.
- İki şehir arasındaki uzun yolculuklar sırasında yeterince ihtiyaç molası veriliyor. Tam öğle saatine denk gelen mola daha uzun tutuluyor ve öğle yemeğini de kapsıyor. Molalar genellikle yol boyu benzin istasyonlarında veriliyor. İstasyonlarda yeterli ve temiz tuvalet, daima güzel kahve /çay otomatı/ atıştırmalık şeyler alacak büfe ve market bölümleri mevcut.(Favori mola yerim içinde italyan mutfağı bulunan benzinci. Burada dört peynirli pizza deneyin! Kahve için tüm molalarda işlem standart. İçeceğiniz kahve cinsi ve boyunu belirleyip kasaya söylüyorsunuz, ödedikten sonra kahve otomatına gidip kahvenizi kendiniz alıyorsunuz.
- Otobüste orta kapının karşısında oturursanız en hızlı inip binen olabilir, kuyruğa girilen yerlerde önceliği alabilirsiniz.
- Özellikle mola yerlerinde yabancı dil bilmeyen personelle karşılaşacaksınız. Alacağınız şeyi gösterin ve ödeme için hesap makinesinde ya da kağıda yazarak size rakamı göstermesini bekleyin.. Gerektiğinde yardım için rehberiniz de yakınlarda olacaktır.
- İki şehir arasındaki yolculuklar genellikle sabah kahvaltısı ardından erkenden başlayıp akşamüstü sonlanıyor. Yol üzerinde mutlka yukarıda bahsettiğim yol üstü duraklarından birine uğranıyor ve ilginç bir yer görülüyor.
- Seyahatin Odessa-Lviv arasındaki kısmında Vinnitsa şehrini, bu seyahatte uzun yolu yapabilmek için teknik bir gereklilik olarak görün ve o günden, o şehirden çok beklentili olmayın..
- Konaklayacağınız hemen her otelin karşısında/yakınında marketler var. Üstelik bazıları da 24 saat açık!. Hem gelirken getirmek istediğiniz şeyleri hem de yol boyu kullanabileceğiniz ufak tefek ihtiyaçları akşam saatlerinde otele vardığınızda buralardan alabilirsiniz.
- Hediyelik ve hatıra eşya alışverişlerinizi büyük ölçüde Lviv’den, biraz da Kiev’den tamamlamaya çalışın. En çok çeşit Lviv’de var ve fiyatlar uygun.. Standart hediyelik eşyalar dışında meşhur ürünler: Konyak, votka, likörler, kehribar taşından yapılma takılar.. Ayrıca bal, mantar, turşu ve greçka denilen kara buğdayları meşhur. Rehberiniz yol üzerindeki yöresel tezgahlarda mola verirse mutlaka dağ fındığı alıp tadın. Ülkeden çıkarabileceğiniz alkol miktarının güncel bilgilerini rehberinizden almayı, tüm sıvıları ve kırılma riski olan eşyaları dönüşte valize koymayı unutmayın.
- Sabahları yola çıkmak üzere otelden ayrılırken pasaportunuzu, telefonunuzu ve şarjınızı aldığınızda emin olun.
- Otel kahvaltıları biraz karambol oluyor.. Hizmet kalitesi Türkiye’nin altında, personel yavaş ve ilgisiz olunca kahvaltıda eksikleri tamamlamakta gecikiyorlar; buna hazırlıklı olun.. Birkaç sabah bu tarz problemleri marketten aldığımız meyve, bisküvi/çörek ve ilk mola yerindeki kahveler ile hafifçe atlattık.. Szin de aklınızda olsun..
- Rehberiniz size şehir merkezinde belirli bir serbest zaman verdikten sonra otelinize toplu olarak götürecektir. Merkezde daha fazla zaman geçirmek istediğinizde UBER sistemini kullanarak kendi ulaşımızınız sağlayabilirsiniz. (Daha önce kullanmadıysanız; Telefonunuza Uber uygulamasını indirip kayıt oluyorsunuz. Uygulama Türkçe olarak kullanılabiliyor. Gitmek istediğiniz yeri yazıp fiyat tekliflerini görüyorsunuz. Fiyat yoğunluğa göre borsa gibi değişken ama Ukrayna genelinde oldukça yaygın olduğu için genellikle uygun. Kabul edip onay verdiğinizde aracın plakasını, modelini yazıyor ve ne kadar zamanda size ulaşacağını yazıyor.. Birkaç dakika içinde araç geliyor, plakaya bakıp biniyorsunuz. Hiç konuşmanıza bile gerek yok. Araç sizi sisteme girdiğiniz adrese götürüyor. Yolun sonunda şoför size kendi telefonundan toplam ücreti gösteriyor. Baştan sistemin yazdığı rakam ile aynı olacak.. Ödeyip iniyorsunuz. Aracı çağırırken konum olarak otel adı, restoran adı gibi belirgin, net yerleri söylerseniz daha rahat olur. Anlatması biraz uzun ama kullanmak çok kolay)
- Baştan Başa Ukrayna Turu’nun birkaç farklı versiyonu var. Bizim katıldığımız tur, ekstra turları dahil olan versiyondu. Bu versiyonda sadece müze ve ören yeri giriş ücretini içeriye girmek isterseniz ödüyorsunuz. Ama ekstra turların dahil olmadığı farklı bir versiyon daha var. Gerçekten içerikleri çok dolu, bilgilendirici ve bu seyahate anlam katan noktalar olduğu için turun hangi versiyonunu seçerseniz seçin, kişisel önerim ekstra turları kaçırmamanız olacak.
Tarihiyle, kültürüyle, yemyeşil doğası ve fotografik şehirleri ile Ukrayna vizesiz, pratik ve ekonomik bir seyahat yapmak istediğinizde şahane bir seçenek…
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Dilerim siz de en kısa zamanda bu zengin coğrafyayı ziyaret eder ve en az bizim kadar keyif alırsınız.. İyi seyahatler!.
UKRAYNA SORU/ CEVAP – OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!
TURLA GEZMEK Mİ, BİREYSEL GEZMEK Mİ? – OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!.