AMSTERDAM ALIŞVERİŞ REHBERİ

By | 14 Aralık 2013

 

amsterdam_alısveris_notlari_

Bu konuda yazacak çok şey var.. O yüzden hiç oyalanmadan direkt konuya giriyor alışveriş gözlem ve tecrübelerimi samimiyetle anlatıyorum..

Peynir: Edam ve Gouda’nın adlarını üretildikleri bölgeden aldığını bu seyahatte öğrendim. Çok sevdiğim bu iki peynirin en lezzetlilerini de Amsterdam’da yedim.. Birçok peynir dükkanı var. En yaygın olan peynir zinciri Henri Willig pazarlamayı oldukça profesyonel yürütenlerden.. Tüm peynir dükkanları malum feci kokuyor ama içeride birkaç çeşitten tattıktan sonra burun alışıyor. Usulüne uygun yemek isterseniz peynirin yanısıra hardallı soslar ve ballı hardal da almayı unutmayın. Benim favori peynirlerim Kimyonlu Gouda, Polder Gold denen yaşlandırılmış keçi peyniri ki, ballı hardalla en iyi o gidiyor; Old Willig yine yaşlandırılmış inek peyniri.. Bundan başka üzeri kuru domates kaplısından tane biberliye, pestolusundan otlu sarımsaklısına birçok çeşit var. Hem şehir içinden hem de havaalanından aldığım tüm peynirler gayet başarılı çıktı. Bir de Delft Blue aldım hiç tatmadan, denemek için ama henüz ona sıra gelmedi!.. Albert Heijn marketlerde de bol bol ve nispeten uygun fiyatlı peynirler var ancak peynir dükkanları o kadar güzeldi ki, onlar varken A.Heijn’den almak benim içimden gelmedi. Sadece kahvaltıda yemek için bu marketten aldığımız kesilip vakumlanmış Edam’ın da son derece güzel olduğunu söyleyebilirim.  Runstraat no.7’deki ‘De Kaaskamer’in en iyisi olduğu söyleniyordu ancak ben hangi peynir dükkanına girip çıktıysam hepsinde de çok iyi peynirler tattım. Sadece Prinsengracht’daki Peynir Müzesi olarak geçen dükkandakileri pek tutmadım. Satıcı da biraz ukala olunca Utrechtsestraat üzerindeki harika peynirci ve Henri Willig şubelerini tercih ettim… Bu arada şehir içinden almaya fırsat bulamaz ya da valizinizde yer ayıramazsanız üzülmeyin, havaalanında da Henri Willig ve birkaç markanın peynirleri yine aynı fiyatlarla satılıyor…

9 Sokaklar: Daha önceki yazılarımda bu sokaklarda alışveriş yapmanın keyfinden bahsetmiştim.Singel ve Prinsengracht arasında kuşbakışı ekose deseni oluşturarak sıralanan bu sokaklarda yan yana dizilmiş birçok dükkan var. Tasarım butikler, el yapımı objeler satan sanatçı dükkanları, antikacılar, ikinci el giysiler, plak dükkanları, ev aksesuarları, küçük kozmetik dükkanları, kısaca insanın aklını başından alabilecek birbirinden renkli ve sevimli dükkanlar var. Bu dükkanların aralarına serpiştirilmiş onlarca keyifli kafe, küçük lokanta da ortamı daha çekici hale getiriyor. Önerim ilk girdiğiniz mağazadan  bölgenin ortak broşürü olan mavi ‘De 9 Straatjes’ edinerek bir kahve molasında incelemeniz. Böylece hangi sokakta ne var, neler ilginizi çekiyor işaretleyerek vaktinizi dikkatli değerlendirebilirsiniz. (De 9 Straatjes: Reestraat, Hartenstraat, Gasthuismolensteeg,Oude Spiegelstraat, Volvenstraat, Berenstraat, Runstraat, Huidenstraat,Wijde Heisteeg olarak sıralanıyor)

P.C. Hoofstraat: Şehrin şık mahallesi P.C. Hoofstraat’da dünyaca ünlü lüks markalar yan yana sıralanıyor. Çevredeki büyük otellerin ve zengin turistlerin bu çevrede olması nedeniyle tüm büyük markalar müzeler bölgesine yakın bu sokakta toplanmış. Butikler Paris Av. Montaigne ya da Londra King’s Road kadar görkemli değil; Roma, Milano kadar samimi bir havası yok ama bu moralinizi bozmasın. Lüks tutkunları aradıkları markaları burada rahatlıkla bulabilecekler. Saat, mücevher, iyi kalite bir çanta ya da şık bit takım almak için ya da sadece vitrinlere bakmak için bu sokağa uğrayanlar çok sevdiğim ve bir çok şehirde bulunan kitap dükkanı Taschen’a uğramayı da ihmal etmesinler.. Hızını alamayanlar yola Van Baerlestraat’tan devam edebilir..
Lüks olmaları şart değil, dünya markası zincir mağazaların olduğu bir bölge bana yeter derseniz Leidseplein’den Spui’ya kadar uzanan sokaklarda dolaşmak yeterli olacaktır.Çünkü bu sokaklar da yan yana sıralanmış aklınıza gelen tüm markaların mağazaları ile dolu…

Magna Plaza: Dam meydanındaki bu butik alışveriş merkezini gitmeden önce çok duysam da içinde hiçbir ilginçlik bulamadım. Sadece en üst katında Fame müzik market ve girişteki iyi indirim yapan ve alışverişinize küçük bonuslar ekleyen hediyelik eşya dükkanı ziyaret nedeni olabilir.

Souvenir: Merkez istasyonla Spui arasındaki sokaklarda, Dam meydanında, Leidseplein civarında yüzlerce hediyelik eşya dükkanı var ve çoğunda da benzer şeyler satılıyor. Waterlooplein pazarında aynı ürünleri biraz daha uygun fiyatlı da bulabilirsiniz. Tahta takunyanun magnetten elbise fırçasına binbir kılıktaki hali, yakındaki Deft’e ait porselenler, üzerinde Amsterdam yazan binbir çeşit, şapka, t-shirt, çorap, vs.., bu şehre ‘Red Light’ için gelenlere hitap edecek seks esprili hediyelikler ve şehre ‘coffeeshop’ mevzuu için gelenlere hitap edecek otlu aksesuarlı bilumum ıvır zıvır bu dükkanlarda var.  Munttoren’in altında bir de orijinal Deft el boyamaları satan daha özenli bir dükkan var… Pek turistin uğramadığı  Noordermarkt’da bulduğum bir tezgahtan tüm bu dükkan ve pazarlardan çok daha uygun fiyata bir sürü harika takunya magnetler aldıktan sonra kalan hediyelik kotamı peynirle doldurduğumu söyleyebilirim..

Plak/Müzik: Amsterdam’da kaldığımız süre içinde toplam 16 tane plak dükkanı gezdikten sonra artık bu konuda kitap bile yazabilirim. Plak ve müzikle ilgili derin incelememi başka bir posta bırakıyor şimdilik sadece Concerto diyorum. Her tarzdan geniş bir seçkiye sahip Concerto plak keyfinin yanısıra küçük kafesi ve sürpriz mini konserleriyle de harika bir uğrak noktası..(Utrechtsestraat no: 52-60)

American Book Shop: Spui Meydanı’ndaki bu büyük kitapçıda İngilizce kitaplar bulmak büyük mutluluk. Birkaç kattan oluşan dükkanın en çok giriş katındaki fotoğraf ve Moda odaklı referens kitaplar bölümünde oyalanıyoruz.

De Beijnkhof: Bu da Amsterdam’ın çok katlı mağazası.. Paris’in La Fayertte’i, Milano’nun La Rinascente’si, Berlin’in KaDeWe’si neyse buranınki de bu.. Dam meydanındaki mağaza, küçük dükkanlardan daha geç kapandığı için daha geç saatlerde uğranabilir..En üst katındaki yemek alanı da başarılı olan mağazayı sadece gezip çıkmayı başaramamış ve birkaç gündür gözüme kestirdiğim yerel marka Amsterdam Shabbies’in harika botlarını valizime atmış bulunuyorum.

Albert Cuypt: Gittiğimiz dönemde havanın soğukluğundan mıdır, hakkında yazılanlar çok abartılı olduğundan mı bilemedim ama Albert Cuypt bende hayal kırıklığı yarattı.. Son derece sıradan bulduğum bu pazarda fazla vakit kaybetmeden arka sokaklarından De Pijp’in en güzel bölgelerine akıp küçük dükkanlar ve cafelerde vakit geçirmeyi tercih ettim..

Waterlooplein: Yine her Amsterdam gezi rehberinde karşımıza çıkan büyük pazar Waterlooplein.. Metroyla kolayca ulaşmak, meydanı dolduran onlarca tezgahtan eski-yeni aklınıza ne gelirse satın almak mümkün. Ancak ben bu pazardan da turist yoğunluğu nedeniyle sıkıldım ve birkaç plak tezgahı ve eskici dışında ilgi gösterecek birşey bulamadım…Ancak pazar yakınları köprüler ve Amstel nehri ile çekici manzaralara sahne olduğundan bu çevreye mutlaka gelinecek ve gelmişken bu pazar da gezilecektir. 

Noordermarkt: Benim asıl sevdiğim ve daha yerel bulduğum pazar işte bu! Pazartesi günleri Bit Pazarı Cumartesi ise herşeyden biraz ama organik gıda da bulunan şahane, rengarenk, cıvıl cıvıl bir pazar yeri. Kesinlikle Jordaan civarında oturan şehir yerlisinin tercih ettiği, -benim gittiğim gibi- güneşli bir Cumartesi gününde adeta bir panayır yerine dönüşen bu pazar ve yakınlarındaki Lindenmarkt pazarında tüm günü geçirebilir, yorulup acıktıkça ya tezgahları ya da civardaki hareketli cafe ve pubları değerlendirebilirsiniz.

Marqt: Stil sahibi bir marketle tanıştırayım sizi. Gurme ve organik üzünler satan bu şık markete tesadüfen girip uzun süre içinde kaldık. Organik meyve, ekmek çeşitleri vs.. aldığımız marketten çıkarken paranın geçmediğini hayretler içinde kavradık. Evet, Amsterdam’da burası ve birkaç yerde daha nakit para kiri ele hiç bulaşmıyor. Banka kartı ya da kredi kartı geçiyor…

Müze Dükkanları: Müzeler kadar dükkanlarına da ilgili biri olarak gittiğim her müzenin dükkanını da ilgiyle gezer en azından bir kitap almadan da çıkmam. Amsterdam’da da bu anlamda Stedelijk Müzesi’nin kocaman bir dükkanı olduğunu söylemeliyim. Geniş bir referans kitap arşivi var.. Rijk  ve Van Gogh Müzeleri tadilatta olduğu için dükkanları belki çok başarılı değildi ama indirimi yakalamak güzel oldu. İlk defa bir müze kitabını bu kadar ucuz almış olduk.. Bir de Hermitage Müzesi’ndeki üzeri baskılı porselen kupalar öyle güzeldi ki, almadan dönemezdik.. Eğer Heineken Experience’i bir müze kabul ederseniz Rembrandtplein’deki Heineken Brandstore da bir müze dükkanı olabilir.. Meraklısına markanın logosu üzerinde olan yüzün üzerinde çeşitten beğendiklerini almak kalıyor.. Özel seri şişe baskılı biralar dahil…

Bloemenmarkt: Kanal üzerinde yüzen çiçek pazarı lale soğanları, rengarenk çiçekler ve cıvıl cıvıl kalabalığıyla turistlerin ilgi odağı.. Amsterdam’dan çiçek soğanı almak isterseniz en doğru adres Koningsplein ve Muntplein arasında kanal boyunca sıralanan bu yüzen pazar..

Alışveriş notları şimdilik bu kadar.. Özellikle tanıtmak istediğim dükkanlarla ilgili notlar başka postlarda..