UYKUDA İNGİLİZCE ÖĞRENİLİR Mİ?

By | 18 Ekim 2016

Yabancı dil, özellikle de İngilizce öğrenmenin önemi artık herkes tarafından biliniyor. Ikinci bir dili konuşmak ufkunuzu genişletmenin yanında, iş hayatında, günlük hayatta, yurtdışı gezilerinizde, kısacası hayatınızın her alanında size pek çok kolaylık sağlayacaktır. Ingilizceyi iyi bilen birisi adeta tüm dünyayla arkadaştır. Gezdiği tüm ülkelerde günlük hayatını idare edebilir. Ingilizce gazeteler okuyup, dünyada neler olup bittiğini başka bakış açılarıyla görebilir. Edebiyat zevkine göre İngilizce eserleri orijinal dilinden okuyabilir, çeviriye mahkum kalmaz. Kısacası günümüzde artık dünyanın ortak dili haline gelmiş olan İngilizceyi öğrenmek, sizi bir dünya vatandaşı yapma yolundaki ilk ve en önemli adımdır.
Peki doğduğunuz andan itibaren konuşmaya başladığınız dil haricinde bir dil konuşabilir seviyeye gelmek için sarf etmemiz gereken çaba, dilin bize getirecekleri kadar mükemmel mi? Açıkça konuşmak gerekirse, yıllarca konuştuğunuz, düşündüğünüz ve yazdığınız dili tamamen unutup, yeni bir dile adapte olmak kolay bir iş değildir. Yeni bir dil öğrenmeye çalışan insanlar, yaşları kaç olursa olsun, o dilde birer yeni doğmuş bebeklerdir. Konuşmayı, yazmayı ve okumayı bilmeyen, sadece kelimelere anlamsızca bakan bu bebeklerin yeni dile hemen adapte olmalarındaki engelleri, zaten bir dil biliyor olmalarıdır. Yani yeni doğmuş bebekler kadar hızlı ve kolayca öğrenmek mümkün olmayacaktır. Öğrenilmesi gereken binlerce kelime, pek çok dilbilgisi, yazım ve okuma kuralı vardır.
Öte yandan, bir dili öğrenmek için o dili günlük hayatınızın içine almanız gerektiği de bir gerçektir. Her gün mutlaka, öğrendiğiniz dille ilgili bir aktivite yapmalısınız. Kelimeleri tekrar etmek, o dilde bir şarkı dinlemek, film izlemek ya da cümle kurmaya çalışmak gibi küçük egzersizlerden söz edilebilir. Dil öğrenmek için pek çok yöntem geliştirilmiş olsa da, düzenli çalışma her sistemin ortak noktasıdır diyebiliriz.
Bahsi geçen bu tabloyu tamamen tersine döndürüp, size çok kolay bir şekilde İngilizce öğrenebileceğiniz söylenseydi çok sevinmez miydiniz? Tabii ki, doğasında kolaya kaçma olan insanoğlu böyle bir seçeneği es geçmek istemeyecektir. Işte tam da bu duruma cevap veren bir İngilizce eğitim sistemi ortaya çıkmıştır ki “Uykuda İngilizce Öğren” paketleri!
Bu paketler, uykuda öğrenme ya da bilimsel adıyla hypnopedia kuramlarına dayanarak ortaya çıkmıştır. Bir dönem televizyonda ya da internette sürekli olarak reklamlarını görür olmuştuk. Hala bir “şehir efsanesi” şeklinde olan bu paketler satılmaya ve bunların reklamları dönmeye devam etmektedir. Ister istemez, “acaba mümkün müdür?” diye sormadan yada bir boşluğuna gelip bunları satın alıp denemeden edemiyor insan. Peki bundan sonuç almış olan biri var mıdır? Yabancı dil öğrenmek bu kadar kolay mıdır? Ya da uykuda öğrenme mümkünse, her şeyi uyuyarak öğrenmek, hayatımıza inanılmaz bir pratiklik katmaz mı? Bilim insanları neden bu konu üzerine gitmiyor?
Öncelikle konuyla ilgili yapılan en yakın deneyde ortaya çıkan sonuçlar oldukça ilginç. Cerebral Cortex gazetesinde yayınlanan deney sonucunda, uyurken öğrenmenin mümkün olduğu ancak bunun rüya görülmeyen derin uykuda değil, “nonrem sleep” adı verilen hafif uykuda mümkün olduğu ortaya koyulmuştur. O zaman, mp3’ümüzü uyanacağımız saatten 2-3 saat öncesine kurup, derslerimizi o arada dinlersek İngilizce öğrenebilir miyiz? Maalesef, cevap yine olumsuz çünkü deneyin sonuçlarına göre bu şekilde sadece kelime haznemizi genişletebiliriz ve bu kelimeler de kesinlikle daha önceden duymuş olduğumuz kelimeler olmalıdır. Kelime haznemizi genişletmek için güzel bir yöntem olsa da, bir dili öğrenmek için yeterli olmayacağı açıktır. Bir dil, kelimelerden oluşsa da, o kelimelerin sadece yanyana dizilmesinden değil, dilbigisi kuralları, kendi kültürü içinde oluşturduğu anlam bütünlüğü ile birlikte meydana gelen bir sistemdir. Dolayısıyla “uykuda İngilizce öğrenmek” yerine, “uykuda yeni kelimeler öğrenmek” ifadesi daha doğru olacaktır.

Bir başka açıdan bakacak olursak, dil ve toplum ilişkisi yadsınamaz bir gerçektir. En basitinden, Türkçede yer alan pek çok Arapça, Farsça ve Fransızcadan geçmiş kelimelerin neden geldiğini anlamak için tarihe bakmak şarttır. Toplumun tarihsel geçmişini anlamadan, neden bu dilde Farsça kelimelerin yer aldığını anlamak mümkün değildir. Üstelik bazı kelimeler dilden dile geçerken, anlam değişikliklerine uğramaktadır. Örnek verecek olursak, Arapçadan dilimize geçmiş olan “mektup” kelimesinin Türkçedeki tek anlamı, genellikle düzyazı şeklinde yazılan bir edebi tür olmasıdır. Oysaki Arapçada bu, mektup kelimesinin anlamlarından sadece biridir. Bir diğer anlamı, Allah’ın yazdığı mektup yani kaderdir. Bu anlamları anlamak içinse, İslam kültürü hakkında bilgi sahibi olmak gerektiği açıktır.
Sonuç olarak toplarlayacak olursak, sadece bir kelimenin dahi bir tarihinin olduğu, toplumdan topluma anlamının değiştiği göz önünde bulundurulduğunda, “uyurken kelime öğrenmek” de anlamsızlaşıyor. Uyurken sadece ezbere bir şekilde edineceğiniz çeviri kelimeler, belki de ifade etmek istediğiniz asıl kelimeler olmayacaktır. Bu kelimeleri derinliği olmadan öğrenecek, dolayısıyla o dile hiçbir zaman kültürüyle birlikte hakim olamayacaksınız. Dili toplumundan ayrı bir şekilde “öğrenmek” ise, çatısı olmayan bir ev gibi olacaktır.
Ayrıca bir de, dilden dile çevrilemeyen kelimeler vardır ki, “uyurken İngilizce öğrenme” paketlerinin bu konuya ne derece değindikleri bir soru işareti olarak kalmaktadır. Çincede “özlemek” kelimesinin var olmadığını açıklamak, o kültürde öyle bir duygunun var olmadığını kavramak bu CD’lerle mümkün olmasa gerek.