Cumartesi
14.15 /Ev. Evdeki müziği ve kahveyi dışarıdaki güzel havaya tercih etmek.. Pikapta dönen Anthony and the Johnsons’a elde kahve, “Amsterdam ne güzeldi, yine özlendi” muhabbeti eşlik ediyor..
18.30 /Miss Pizza. Masaya pazarlıkla oturuldu; “Bu masayı size veririm ama 19.30’da kalkmak şartıyla” Kabul! Gelsin Pestolu pizza. Favorim… İstanbul’da en severek pizza yediğim yer burası galiba. İnce, çıtır ve İtalya hasretini biraz olsun giderecek yeterlilikte. Koca pizza bir çırpıda bitti.. Tam süre dolduğunda masayı terketmeye hazırız…
21.30 /Salon IKSV. İsveçli caz davulcusu Magnus Öström ve ekibi başlıyor çalmaya. Uzun zamandır en keyif aldığım konserlerden biri. Etkileniyorum. Konserin sonunda kendimi ayakta alkışlar buluyorum.. Sorum şu: Bu kuzeyli olup da, adının içinde bol bol “Ö” harfi olan caz sanatçılarının bu kadar yetenekli olmasının bilimsel bir açıklaması var mı?..
23.55 /Sekiz İstanbul. Bu akşam Sekiz İstanbul’da başka türlü bir akşam. Etkinliğin adı: Maksut Barda. Şef Maksut Aşkar, yemek servisinin bitmesiyle birlikte bara geçiyor. Gecenin kokteylleri onun spesiyalleri. Seçtiğim kokteyl Elma & Tarçın. Nefis. Hatta öyle iyi ki, daimi menüde mutlaka olmalı. Bu gecenin kokteyllerinin bazılarının daimi menüye ekleneceğini ve Maksut Barda gecelerinin bundan sonra periyodik tekrarının geleceğini müjde kabul ediyorum. Herşey iyi hoş da hep söylediğim birşey var: Sekiz İstanbul her şeyiyle 10 numara mekan, “Sekiz” demek haksızlık yahu!..