Bouillabaise
Deniz mahsulleri eşliğinde sunulan meşhur balık çorbası, eskiden evlerde balık artıklarından pişirilen müzevazı bir yemekken bugün şehrin en lüks yemeği konumunda. Bir akşamüstü barda pastis içen şehir yerlilerine en iyisinin nerede yeneceğini sormak suretiyle ortalığı karıştırmış bulunan ben, uzun tartışmalar sonucu uzlaşan yerlilerden işte şu isimleri aldım:
1) Chez Fonfon (140, rue du vallon des Auffes)
2) Mimamar (12, Quai du Port)
3) Chez Michel (6, rue des Catalans)
Bu sıralamanın aynı zamanda pahalıdan ucuza doğru olduğunu da önemle hatırlatır, en pahalı olan Chez Fonfon’un gerek konumu gerek sunumu ile unutulmaz olduğunun altını çizerim.
Suşi
Bir liman kentinde olmanın en güzel yanlarından biri de daima taze ve ucuz deniz mahsulü bulmak herhalde. Şehrin birçok yerine yayılan Sushi Shop’un özellikle Rue Lulli’deki şubesi sushi yemek için en uygun adres bence. Ortam gayet özenli, wasabi müthiş acı, sushiler çok taze, fiyatlar da çok makul.Zira iki kişi patlayana kadar sushi 38 EUR..
Öğle Yemeği
Rue Lulli’deki Cafe Lulli, bende güzel hatıralar bırakmıştır. Öğle tatillerini güneş altında hafif bir salata ve ofis dedikoduları eşliğinde geçirmek isteyen şehir sakinlerinin arasına karışmak, enfes ballı-keçi peynirli salata ve o salatayı İngilizce bilmediği için kendine parmaklarıyla boynuz yaparak tarif etmeye çalışan harika bir garson burayı sevmek için yetti bile…
Yine böyle açık havada yemek için Place Aux Huiles ya da Cours Honore Estiene d’Orves’deki herhangi bir kafeyi tercih etmek ya da Cours Julien’deki küçük restoranlardan birine gitmek mümkün. Limanın Quai Rive Neuve tarafında Le Bar de la Marine ise yine güzel bir öğle alternatifi; Niçoise salatası enfes! Burada yemek yenirse duvardaki eski resmin kartpostalından istemeyi unutmamalı.
Bir de eğer bütçe biraz daha genişse Centre Bourse içindeki La Brasserie Centre Bourse’da günün yemeği alternatifini atlamamak lazım ki, yemekler lezzetli, mekan şık…
Akşam Yemeği
Cours Julien civarının akşam ortamını da sevdiğimiz için genelde akşam yemeklerinde de buralarda olmayı tercih ediyoruz. En akılda kalanlara gelince;
-Kendi aramızda Hey Onbeşli! adını taktığımız Le 15: Bulunduğu sokaktaki onlarca 3 aşamalı menü sunan mekandan biri. Ama onlardan ayrılan yanı, sımsıcak ortamı, karşılamadan servise, ortalıkta ışık hızı ve güleryüzle dolanan sevgili sahibesi. Yemek fiyatları makul, lezzet ortalamanın üzerinde. Ancak burada yemeğin üzerine öyle bir profiterol servis ediliyor ki, işte asıl unutulmaz olan o. Bu kadar iyi bir profiterol hiç yemedim ki, yazarken bile canım çekiyor bak! (15, Rue Trois Rois)
-diğeri de Tapas Bar La Butte Rouge: Bu sıcak mekan için de birazcık kuyruk beklemek gerekiyor. Leziz tapaslar ortamın enerjisi ve soğuk biralarla iyi gidiyor. (11, Rue Trois Mages)
Bu arada yemek öncesi ve her fırsatta şehrin en yerel mekanı ilan ettiğim, sokağın köşesindeki Bar Petit Pernod’da mahalle halkı ile birlikte takılmak kendimi iyi hissettiriyor.
Ve diğerleri;
Bu anlattıklarımın yanısıra, kahve molalarında Rue Francis Davso no.46’daki Cafe Debout’a uğrayıp bazen de no.61’deki Pain d l’Opera’dan ekmek, çörek, tatlı almak adettendir.
Akşamüstü meydanlardaki ya da limandaki mekanlarda Pastis içmek,
Pelle Mele’de (8, Place Aux Huiles) canlı müzik ve leziz ikramlar eşliğinde şarap içmek ve ‘Mistral’ içimi ürpertince Place de Lenche’deki bara sığınıp ‘cafe-cognac’ ile ısınabilmek bu şehri sevmemin sebeplerindendir.
Bu yazı Gezici Günlük tarafından Çok Gezenler Kulübü için hazırlanmıştır ve resimli orijinali Çok Gezenler Kulübü web sitesinde yayınlanmaktadır.