Geçen hafta Perşembe, sabah saatleri; lokasyon: Galata-Çukurcuma-Karaköy hattı. Hikaye dejavu niteliğinde!. Sabah kahvemi içmek üzere bildiğim, sevdiğim kahve dükkanlarının birkaçının önünden geçiyorum. Saat 10:30 civarı… Neredeyse hepsi ya boş ya da personel eksiği konumunda “açık ama ruhsuz”. Sanırım bu konuda söylenmem hiç bitmeyecek. Ya ne güzel dükkanlar açıyor, güzel kahve yapıyorsunuz.. Neden sabah erkenden harekete geçmiyorsunuz?..
Galatasaray, Çukurcuma derken kendimi Karaköy’ün sokaklarında buluyorum. Ancak durum burada da farklı değil… Sevdiğim bir başka dükkanda, ‘baristası nerede, meçhul banko’nun önünde beş dakika tek başıma beklerken netleştiriyorum şunu: Boş mekanları sevmiyorum!. Bir kafeyi ya insanlar, ya müzik, hiç olmadı taze kahve kokusu doldurmalı.
Aklıma Mahalo geliyor; hani şu biz seyahatte başka başka şehirlerin kahvelerinin yudumlarken açılan ve Tasarım Bienali’ne geldiğimiz gün kahve molasında denediğimiz.. Kahvesi güzeldi, neden olmasın diyor, çeviriyorum adımları o yöne.
İlk ziyarette yerini zor bulduğum Mahalo’yu bu kez ana caddeden giderek hemencecik buluyorum. Ve tabi aradıklarımı da.. İnsan, müzik, kahve kokusu,.. hepsi bir arada.. Ha bir de içeriye vuran şahane bir günışığı..
Çok keyifli ve rahat bir dekorasyonu var bu kafenin; hemen kendinizi buralı ve rahat hissettiriyor. Hemen en keyifli bulduğum masaya kurulup filtre kahvemi sipariş ediyorum. V60 Colombia bu kez; geçen sefer Costa Rica içip beğenmiştim. Mahalo’da kahve tek başına star değil; hatta bana kalırsa şahane kek ve kurabiyelerinin biraz da gölgesinde kalıyor. Fransa’dan gelen malzemeler ile “gerçek bir pasta/tatlı şefi” tarafından taze taze yapılıyor herşey. Ben tatlıya çok düşkün olmayan, kahvesini sade seven biriyim ama burada içeri girer girmez güleryüzle ve coşkuyla tanıtılan günün tatları kulağa o kadar cazip geliyor ki birkaç çeşidi ben bile denedim!.. Portakallı ve Fransız çikolatalı kek, parça çikolatalı kurabiye, hindistan cevizli Koko gibi şahane şeylerden bahsediyorum.. Bir de şefin henüz üzerinde çalıştığı ve muhtemelen şu günlerde servise sunulmuş olan sıcak çikolata var ki kesinlikle Paris’teki Angelina havasını Karaköy’de estirecek gibi.. Sordum; sandviç ve salatalar da yoldaymış..
Mekanlar açıldıktan sonra sahibinin herşey ile ilgili olmasını, içinde dolaşmasını, gerçekleşen hayallerine sıkı sıkıya sarılmasını seviyorum.. Böyle yerlerin çok çok başarılı olacağına inanıyor, gönülden destekliyorum.. Yaşasın! Sanırım bölgede yeni bir uğrak yerim daha oldu!..