VE NİHAYET SELANİK

By | 5 Şubat 2014

selanik_gezi_notlari_seyahat_rehberi

Az sonra okuyacağınız  yazı haftasonuna sığdırılan keyifli bir Selanik seyahatinin detaylarını, yeme içme, gezme tozma, takılma, alışveriş adreslerimi ve en önemlisi turla gidip nasıl tursuz takılabilineceğini anlatacak..

Turları pek sevmem. Açıkçası onlar da beni sevmez.

Ben turları sevmem, çünkü; ne grup halinde hareket etmeyi ne de gittiğim şehirde “turistik şablon” faaliyetlerde bulunmayı pek çekici bulmuyorum. Çektiğim fotoğrafların içinde gruptan birinin kolu, kafası, hafızamda sesi olsun istemiyorum. Hele tur grubu ile kaynaşmaktan; bir grup fotoğrafına dahil olmaktan; mail adresime yollanan çirkin çıktığım o  fotoğrafın peşinden gelen “beni Face’de ekle talebininden itina ile kaçınıyoruım!..

Turlar beni sevmez, çünkü; gezi sırasında düzenledikleri ekstra turlara hiç alaka göstermiyorum. Muhtemelen yaptığım ön araştırmalar sonucu şehrin yerel hayatına dair fazlaca bilgim olduğundan, büyük ihtimalle cevap alamayacağım tek bir sorumla “çok bilmiş blogger” olarak rehberin kara listesine giriveriyorum. Aslına bakarsanız alacağım cevabın beni tatmin etmeyeceğinden emin olduğum için soru da sormuyor, tamamen “görünmez” takılıyorum..

İşte bu yüzden turlarla birbirimizden uzak dururuz. Uzun yıllardır böyleydi.. Ta ki

Selanik seyahatine kadar. Araba ve ehliyet için gerekli evrakların hazırlanması için harcayacağım para ve zamanla kıyaslanamayacak kadar uygun tur fiyatları ile karşılaştım çünkü. Birçok firma ve fiyat arasından daha önce yurtiçinde bazı rezervasyonlarım için kullandığım ETS Tur‘un kişibaşı 99€’luk turunu tercih ettim. Genellikle tüm tur şirketlerinin programları çok küçük hizmet nüansları dışında aynı ve bundan daha ucuz turlar bile var ama ben bu seçimimle daha konforlu seyahat edeceğimi düşündüm ve kararımdan pişman olmadığımı da söyleyebilirim.

Sayısız seyahat yapmama rağmen Yunanistan tecrübem hiç olmamıştı. Bunun bir tek sebebi var: Ben her ülke, her şehir için “doğru zaman”a inanırım. Defalarca aklımdan şehir isimleri geçer ama şehrin adını söylerken içim titreyip heyecanlanana kadar gitmeyi hep ertelerim. Atina içimi titreteceği günü bekleyedursun, Simi, Midilli ve Selanik’e karşı son zamanlarda bir merak uyanmıştı içimde. “Adalar sıcak günlere kalsın Selanik ile başlayalım komşuluk ilişkilerine” diyerek organizasyonu tamamladım.

Ve nihayet Selanik’e gidiyorum; bu uzun girişten sonra macerayı nihayet anlatmaya başlıyorum..

Selanik Yolu’nda

Tam 23:00’de İstanbul’dan otobüs ile yolculuk başlıyor.  Rahat deri koltuklar, önümde kişisel ekran, internet erişimi ve USB ile şarj imkanı ve bol ikramlı bu yolculuğa aşırı konformist tavrımla seyahat yastıklarım, örtüm, polar bootie’lerim, nemlendiricim, atıştırmalıklarım ve kitabım da eklenince “Sultan Süleyman sefere gidiyor” rahatlığında sınırı geçiyoruz. Karadan geçişlerin nispeten zahmetli olduğu söylenirdi hep ama bu geçiş hiç de öyle olmadı. Önce Türkiye tarafında pasaport kontrolü için teker teker memurun mühründen geçiliyor ve ben bildiğim tek Yunanca kelimenin yanına bir ikincisini  Türk memurun “Hızlandırılmış Yunanca Kursu” ile ekliyorum:  Güleryüzlü memur o tarafa geçince “Kalispera” de, iyi akşamlar demektir diyor, yazıyorum kafaya; Gündüz Kalimera, gece Kalispera!..

Tekrar otobüse bindiğimizde pasaportlarımızın resimli sayfası açık olarak hazır olmamız isteniyor. Yunanistan tarafına gelince teker teker inip otobüs kapısında bekleyen memura uzatıyoruz. Tek tek herhangi bir soru yok; birkaç dakika sonra tekrar otobüse biniyoruz ve pasaportlarımız dağıtılıyor. Hepsi bu, sınırı geçiyoruz. Tüm bunlar olurken sanırım bagajlar içinden örnek bir valiz de açılıp küçük bir kontrol yapılıyor ama o in-bin sırasında sınırın hangi tarafında ne ara oldu ondan bile pek emin olamıyorum.  Hızlı bir şekilde sınırdan geçtikten sonraki uyuma girişiminde kafamdan geçen son cümle “keşke gündüz olsaydı da köprünün yarısı kırmızı-beyaz, yarısı mavi-beyaz korkuluklarını daha net  görebilseydim” oluyor…

Sabah 06:00’da komşuda ilk mola zamanı. Kahvaltı menüsünde börek var. Ispanaklı börek, yanında sallama çay,  sabahın köründe Frappe peşindeki Yunanlılar’a şaşkın bakışlarla geçiyor kahvaltı..

Kahvaltının ardından yolun en keyifli kısmı başlıyor. Güneş doğarken sağımda Rodop Dağları solumda Ege Denizi adeta bir tablonun içinden geçiyorum. Uzun zamandır otobüs ile bu tarz bir yolculuğa çıkmadığımı idrak ediyorum bir yandan da.. Keyifliymiş.. Arada bir bunu da yapmak lazım.. Deniz bir süre sonra yerini Volvi gölüne bırakıyor; sonra da sabah 08:30 sularında Selanik’e giriyoruz.

Şehir Turu

Planımız yağmurun etkisinden korunmak için grupla standart şehir turuna katılıp otele vardıktan sonra bireysel organiazsonumuza dalmak.

Bu doğrultuda  şehre tepeden bakmak üzere istikamet Selanik Kalesi. Kaleyi fotoğraflamaktansa orijinal adı Ano Poli olan bu eski yerleşim bölgesinin sokaklarında kaybolmayı tercih ediyoruz. Ardından Atamız’ın Evi’ne geliyor sıra. Tüm grup eksiksiz ziyaret ediyoruz elbette. Geçirdiği son restorasyondan sonra modern müzecilik anlayışı ile “ev” yapısından uzaklaştırılmış olsa da Mustafa Kemal Atatürk bu odada doğmuştur yazısı ve bahçedeki o nar ağacı bile duygulanmak için kafi.. Bir sonraki durak Aya Dimitrios Kilisesi. Diğerleri ne yaptı bilemiyorum ama biz burada verilen süreyi oturup kısa bir süre de olsa ayini izlemek ve sonra kilisenin altında bulunan hamamı görmek için harcadık. Civar sokaklarda hızlı bir tur da attık ama henüz çok erken olduğundan ilgimizi çekecek hiç bir şeye rastlamadık..

Aslında şehir turunun bu noktada bittiğini söyleyebilirim çünkü, buradan direkt kordon boyunun sonundaki Beyaz Kule‘ye gidip 3 saatlik serbest zaman için dağıldık.. Sonrası otel zaten..  Akşam turun düzenlediği ekstra taverna gecesine katılacak olanlar sanırım şehir turunu yeme içme ve alışverişi bu 3 saate sığdırmaya çalışıp sonrasında otele kapandılar. Oysa bizim gezimiz şu anda başlıyor..

Cadde, sokak, köşe, bucak

Elbette gitmeden önce en çok duyduğum, okuduğum cümle “Tıpkı İzmir!” oldu. Coğrafi yapı olarak benzerliklerine şehir planlamalarının aynı mimar tarafından yapılmış olması da eklenince bu yorum belki haklı olabilir ama -ilginçtir- bana İzmir’i hiç düşündürmedi bu şehir!. Biraz Üsküp, çokça Marsilya canlandı benim kafamda.. Bahsettiğim direkt benzerlikler değil, şehrin ritmi, insanları yaşamı ile bu çağrışımı yaptı bende.. Pek sevdiğim iki şehir.. Demek ki Selanik’le de aramız iyi olacak!..

aristotelous_meydani_selanik_notlari

Aristotelous Meydanı Yeni başlayanlar için Selanik’in giriş kapısı diyebiliriz. Geniş ve upuzun bir meydan. Egnatia caddesinden deniz kıyısına kadar uzanan meydanın palmiyeleri, beyaz binaları ve canlılığı ilk Marsilya fikrini canlandırdı galiba kafamda..

Egnatia, Ermou, Tsimiki, Mitropoleos Birbirine pararlel bu caddeler yine alışveriş, canlı şehir hayatı, atıştırma mekanları ile volta atılacaklar listesinde. Üzerinde hamam, cami ve parkların bulunduğu Egnatia Caddesi‘nde yürüyüp hem bu eserleri görmek hem de biraz ara sokaklarına da ilgi göstererek dikkate değer graffitiler bulmak mümkün. Tsimiki ise Selanik’te alışveriş denince adı ilk söylenen hareketli cadde. Öyle çok büyük markalar, büyük beklentiler içinde değilseniz bildik zincir mağazaların çoğu yan yana sıralanmış alışverişseveri bekler. Bir altındaki Mitropoleos‘ta da benzer hava devam ediyor. Bir üstündeki Ermou‘da da yine dükkanlar, dükkanlar ve de yemek var..

Vlali, Kapani, Modiano Az önce bahsi geçen paralel caddelerde yürüken dikine kesen sokaklarda Eminönü, Mısır Çarşısı ve Kadıköy çarşı, balık pazarı havasında Vlali çıkıyor karşınıza. Egnatia arkasında ‘da Kapani, Modiano.. Tezgahları ile canlı pazar yerleri, tavernalar, börekçiler, peynirciler, zeytincilerle hareketli çarşı içini görünce dalıp oralarda da dolanıp biraz kurcalamak lazım..

Rotunda Hem tapınak, hem kilise hem de cami olarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başarmış tarihi yapının içinde bir tur attıktan sonra sokak sanatları meraklılarının civar sokaklarda gezinmesi şart. Çünkü her sokakta rengarenk sürprizler var. Ben Selanik’te çok graffiti buldum, mutluyum. Siz de kendinizinkileri bulun!..

selanik_seyahat_notlari_rotunda_fly_away

Bu bölge ile Ano Poli arasındaki sokaklarda daha çok yerleşim yerleri, sayfiyeyi andıran balkonlu evler ve yine fotoğraflar, fotoğraflar var..

Laladika Bölgesi Ben buraya Ortaköy adını uygun gördüm. Yan yana sıralanmış sayısız mekanla eğlencesi bol hareketli bölgenin asıl olayı akşam olsa da gündüz sokaklarında dolanmak da yine renkli fotoğraflar için olmazsa olmaz..

Pavlou Mela Şehrin en sevdiğim sokağı kesinlikle bu. Akşamüstü hareketli havasına, dükkanlarına, kafelerine, onları dolduran kalabalıklarına ba-yıl-dım!.. Aya Sofya’dan Beyaz Kule’ye kadar uzanan bu diyagonal sokak boydan boya yürünüp keşfedilmeli..

Kordon Boyu Nikis Fenere sırtını dönüp Beyaz Kule’ye doğru yürümeye başlandı mı, sağım mavi deniz, solum keyifli kafeler diyerek yürünecek nefis kordon boyu turu aman ha, Beyaz Kule’de bitirilmesin. Gerekirse kafelerde uzun molalar verip dinlenilsin ama en azından çelik şemsiyelerden yapılan anıta kadar kıyı boyu devam etsin. Ünlü Yunan heykeltraş Giorgos Zogolopulos‘un kıyıya yaptığı ‘Umbrellas‘ eseri görmeye ve fotoğraflamaya değer..

Yiyelim İçelim, Eğlenelim

Mikel: Otobüsün içinden başka bir şubesini görüp tabelasını beğenmiştik. Onun için ilk kahve molasına onu uygun görüyoruz..  Garson menüden önce su getiriyor masaya; gülümsüyorum.. Kahve siparişimizle birlikte de ikramlık kekler ve kurabiyeler geliyor; sırıtıyorum.. Evet, söylemişlerdi, buralarda adet böyleymiş; ikramsız, susuz masa olmazmış.. Bu ilk duraktaki misafirperver tavır sonraki duraklarda da hep aynen devam ediyor zaten..  Bu arada kordon boyundaki Mikel gayet doğru bir seçimmiş..Fiyat buradan itibaren her yerde fiks zaten: Espresso ve Greko 2, latte, filtre vesaire 3,5€ bu şehirde..

mikel_thessaloniki_selanik_yeme_icme_notlari

Zythos: Akşamüstü atıştırması ve biralarını denemek üzere programlıyoruz kendimizi Zythos için. Dekorasyonu Karaköy Lokantası’nı andıran mekanda masa yerine ahşap barda oturmayı tercih ediyoruz. Yerdeki çinilere, Thonet iskemlelere ama en çok da logoya bayılıyorum.  Menüden Kızarmış Feta Peyniri, Ev Yapımı Tavuk Sosis ve Patates Tavalı şarküteri tabağı seçip bira meselesini bilene danışıyoruz. Birkaç çeşit tattırıldıktan sonra sadece bu mekana özel belirli sayıda üretilen Ionian Epos akıyor musluktan; beğeniyoruz. Tepeden masalara da kaçamak bakışlar atıp tabaklarını gözetliyorum. Herşey iştah açıcı görünüyor. Kendi seçimlerimizdense en çok kızarmış Feta’yı ve biraları beğeniyorum. Bol kekikli ev yapımı sosis keskin tatlardan hoşlananları mutlu edebilir. Kötü diyebileceğim tek şey patates tavaları; sildim gitti aklımdan.. Bu siparişin karşılığında 20.90€ ödeyince insanın aklına sırasıyla iki şey geliyor: 1. Yanlış hesapladılar! 2. Paris’te olsak sadece iki bira ve patatese bu rakamı ödemiş olabilirdik!.. Bu şehir gerçekten ucuz.. (Katouni, 5 Ladadika)

zytos_thessaloniki_selanik_yeme_icme_notlari

Zyhtos’tan itibaren Ladadika bölgesi de başlıyor diyebiliriz. Barlar sokağı havasında yan yana kıvrımlı sokaklar boyu sayısız mekan var. Restoranlar, barlar, tavernalar, canlı müzik, ayaküstü atıştırma, kısaca her telden sayısız mekan ve eğlence alternatifi var. Gündüz daha sakin yüzünü gördüğümüz bölgede gece yarısına yakın her kapıdan taşan müzik ve kalabalıklar var.. Zythos’un hemen yanındaki 1901 adlı mekan, daha gündüzden kopan insanlarla dolu tipik bir taverna. Biz sadece camdan içerideki gündüz vakti eğlencesini dikizlerken bir takipçimden o an gelen bilgiye göre geçen ay burayı denemiş ve çok da memnun kalmış olduğunu öğreniyorum..

Savoy: Kordon’un en güzel saatleri bence akşam aslında. Gündüz deniz güneş, kahve, piyasa tamam da akşamları mekanların ışıkları yanıp müzik sesi yükselince daha gönülçelen oluyor buralar. Hava kararmış,  iki yemek arasında kahve molası peşinde giriyoruz Savoy’a.. Mekanın havası, bar, kenarda DJ, isteyenin elinde kokteyl ama çoğunuluğun masasında kahve; tamamdır, keyifli bir yerdeyiz.  Burası başka bir şehir olsa bu saatte böyle bir ortamda kahve içmek imkansızdı ama burası Thessaloniki.. Kahve hep öncelikli!..  Yüksek tabureli bankomuza oturur oturmaz bilin bakalım ne geliyor? Suu!..Sonra kahve, sonra çörek, sonra muhabbet.. Garsonumuz İstanbul’u pek seviyor, sohbet ediyoruz, ortak kelimelerle eğleniyoruz..

Gece burada devam eder diyeceğim ama yan yana sıralanmış onca güzel mekan varken kafe safari daha anlamlı.. Alt kattaki tıklım tıklım Zucca pek bir çekici. Tribeca loş ve yemekli.. Sherlock Speak Easy Bar, ismine kurban!..  Aslında hiç mekan ismi vermeye gerek yok, Nikis boyunca yürüyor ve birbirinden şık, güzel ambiyanslı yerlerden ruh halinize uygun olanı seçiyor, tadına bakıyorsunuz, hepsi bu..

Sinatra Espresso Wine Bar: Mitropoleos no.20’de tam köşebaşı, tıklım tıklım bir uğrak noktası.. Oturacak yer bulunursa ne ala!..

Paylou Mela‘daki mekanlar hava kararmadan önce keyifli.. Herkes açık havada bir tabureye tünemiş, bir kanepeye yayılmış. Akşamüstü iş çıkışı dedikoduları var masalarda, belli..

Coq Au Zen: Kendime has gizli adres bulmakta üstüme yok, burada da bir tane edindim işte.. Agora’daki rezervasyon saatimizi beklerken yakalandığımız yağmura müteşekkirim. Onun sayesinde bulduk sokağın sonundaki bu pasajiçi adresi. Beyoğlu’ndaki gibi pasajlar düşünün; dükkanlar akşam olunca kapanmış, gündüz köşeyi işgal eden kafe bar Coq au Zen tüm pasajı kaplamış.. Bu güzel Fransız şarkıları ve mum ışığı eşliğinde kırmızı şarap içmek isterdim burada.. Olamadı, gece daha uzun, kahveye devam!.. (Valaoritou, 37)

Civardaki sokaklarda gecenin geç saatlerinde açılan Tokyo, Fragile gibi sabahçı kulüpler de var.. Bir de Agora’nın hemen yanında kalabalık bir mekan var adını hatırlayamıyorum. Barında sıkışıp takılacak yer bulamadığımız için hafızam silmiş olabilir!.. Şubat’ta Sasha çıkacakmış burada DJ performans kategorisinden; enteresan!.

oyzeri_agora_thessaloniki_selanik_yemek_notlari

OYZEPI AΓOPA: Tur grubunun müzikli taverna etkinliği övgülerle anlatılırken bizim planımız zaten belliydi. Biz Agora’ya gelecek ve ille de Karides Saganaki yiyecektik. Akşamüstü Zythos’a gitmeden önce uğrayıp rezervasyonumuzu yaptırıyoruz ve dokuzda da masamıza kuruluyoruz. İki yemek salonu ve bir bar bölümünden oluşan tipik bir meyhane burası. Müzik sadece bar bölümünden belli belirsiz geliyor kulağa. Herkes yemeği ve muhabbeti ile haşır neşir. İlk kim geldi ve kim paylaştı bilmiyorum ama Selanik’e gelen Türkler’in büyük bölümü buraya geliyor belli ki.. Birkaç Türkçe kelime ile buyur edilip Türkçe menü ile başbaşa bırakılıyoruz. Siparişimizin en başında Karides Saganaki olması kimseyi şaştırtmıyor, alışmışlar.. Kalamar soruyorlar, hayır diyoruz. O ertesi günün programında çünkü.. Deniz Mahsullü Pilav ve birkaç çeşit meze seçiyoruz, içeceklerimiz alışıldığı üzere Ouzo değil, Retsina şarabı.. Burada porsiyonlarda ciddi bir sorun var, herşey çok fazla. Herşeyi ortaya söylediğimiz halde hepsinden mutlaka kalıyor tabaklarda. Ahtapotlu, kalamarlı, midyeli pilav aşırı başarılı. Karides Saganaki inanılmaz lezzetli. Sırf bunu söyle, bir de ekmek; otur bana bana ye, o derece.. Ben Agora salatasını da çok beğeniyorum, içindeki pancarlar masada tamamen biten tek şey.. Bu salatanın üzerindeki Feta, bu kez ızgara. Yemekler de mekan da çok hoşumuza gitse de bir hata yapmışız aslında. Yunanlılar yemeği geç yer kuralını dikkate alarak rezervasyonu biraz fazla geç saate almışız, daha erken saatte daha cıvıltılı ve daha keyifli görünüyordu oysa.. Daha erken gelsek, hatta o tıkışık ve loş bar bölümünde alsak bu servisi eminim çok daha mutlu olacaktık..Gelecek sefer için notumu bu şekilde düzeltiyorum o zaman. Meraklısına not: Ortaya söylenen 4-5 tabak yiyecek ve bir şişe şaraba ödeden rakam 30€. Eğer içinde kalamar ve ahtapot da olsaydı en fazla 50-60€ olacaktı..Demek istediğim, burada da soygun, vurgun yok..

ΟUZOU MEΛAΘPON Bu kısım tamamen hizmet! Yemekten sonra bir müddet kuytu köşelerde dolanıp halk nerelerde eğleniyor, ne yapıyor diye bakınırken şehrin en renkli, en eğlenceli tavernasını da galiba keşfediyoruz. OYZOY MELATHRON gündüz zeytin aldığımız çarşının yakınında, ıssızlığın ortasında dar bir sokak boyu yayılmış müzikli, maskotlu, yemekli, bol eğlenceli bir mekan. Hatta o kadar eğlenceli görünüyor ki içeride ayrı bir bar olmadığına göre bir masada sıkışacak bir yer bulsak girip bir yemek de burada yiyeceğiz! Dekorasyonu sevimli, cıvıl cıvıl yerleri seven ve akşam yemeğini şarkılı-çalgılı bir ortamda yemek isteyenler listesine ekleyebilir. (Karipi, 21)

mavri_trypa_selanik_gece_hayati_notlari

ΜΑΥΡΗ ΤΡΥΠΑ yazar, Mavri Trypa okunur ve Kara Delik manasına gelir. Canlı müzik yapılan bir mekandan bahsediyorum; Agora çıkışında gittiğimiz yer..  Yemek sonrası yaptığımız son keşif turunun ardından Ladadika’ya yönelip müzik dinleyebileceğimiz bir yer bulmaya karar veriyoruz. Her tarz müzik ve mekan arasından kafamızda  bulunduğumuz ülkenin ruhunu yaşamak  olduğu için bu mekanı seçiyoruz. Canlı bir Rembetika grubunun performansı var. Folklorik değil, güncel aşk şarkılarının söylendiği, arada buzuki soslu, romantik, sıcak bir performans bu. Özellikle adamın seslendirdiği parçalarda bu lisanın, bu müziğin aşk şarkılarına yakıştığını düşünüyorum.. Burası bir performans merkezi olduğu için her akşam farklı bir grup/solist var, dolayısıyla tarz hep aynı mı bilmiyorum ama yolu düşenlere Kara Delik’i mutlaka öneriyorum.. Bu şehirde geçen güzel bir günün ardından keyifli bir gece için daha iyisi olamazdı.. (Vaiou, 5 Ladadika)

TERKENLİS (Tεpkεγdης- ΤΕΡΚΕΝΛΗΣ) Çörek mi lazım? Adres budur!.. Sokağı saran paskalya kokusunun peşinden dükkana girip binbir çeşit “coureki” içinden aklınızın kaldığı tüm çeşitleri deneyin. Kestaneli paskalyanın tadı hala damağımdadır.. (Aristotelous köşesi)

Χατζηφωτίου (Hatzifotiou) Baklava mı? Çikolata mı? Mela’da dolaşırken tesadüfen karşımıza çıkan ve ününü sonradan keşfettiğimiz bu nefis tatlıcıya girmiş olmak günün en güzel hareketi. Vitrindeki baklavalara mesafeli kaılp inanılmaz güzel fındıklı çikolatalarından ve muzlu rulolarından alıyoruz. Sonradan gelip bir koli kapatalım desek de çok geç, yetişemiyoruz.. (Paylou Mela, 37)

terkenlis_hatziu_paskalya_selanik_yeme_icme

Plaisir Şehrin hem şık pastanelerinden biri hem de popüler bir buluşma noktası.. Birinde paskalya, birinde çikolata ve baklava yendiyse bunda da pasta denensin o zaman!.. (Aristotelous ve Mitropoleos köşesi)

Alışveriş

Alışveriş deyince kimin aklına ne gelir bilemem, benim skala bir hayli geniş.. Şehre, yöreye göre değişir. Köşesinin kıvrılmasına kıyamadığım lüks poşetlerle de dönülür eve; köyden erzak getiriyormuş gibi koli ile de.. Bazen kıyafetlerin arasına şarap şişesi sıkıştırılır bazen zar zor taşınan bir valiz kitapla dönülür eve.. Bu seyahatten giyim kuşam alınmayacak belli.. Ne alınırsa doğru mutfağa!..

Vlali’de çarşı içini gezinirken zeytinlere takılıyor aklım. Nefis Kalamatalar, zeytinin elli tonu.. Almamak olmaz, tadıyoruz, iki çeşitte karar kılıp siparişi veriyoruz. Biri kocaman ve yeşil, diğeri daha dalı üstünde alacalı.. Biri kahvaltılık, diğeri aperatiflik..

greek_olives_feta_cheese_selanik_notlari

Her yerde Feta Peyniri. Hele pazar yerinde, bir de öyle güzel damga basmışlar ki üstüne, burada bol bol yiyelim, eve sadece fotoğrafını götürelim diyoruz ama dönüşte Free Shop’tan bir iki paket atılıyor yine çantaya..

Hepsi olmasa da bazı klişeler güzeldir. Her şehirden bir magnet de benim klişem işte.. Çok başarılı örneklere rastlayamadım ama bir tane almadan da ayrılamazdım. Kale çevresinde, Atatürk Evi karşısında ve çarşı içinde birkaç hediyelik eşyacı var. Ben tercihimi Atatürk Evi karşısından yana kullandım.

Retsinasız olmaz!.. Bir marka değil bir cinsten bahsediyorum; içeriğinde çam özü olan ve içerken bu aromayı derinlerden aldığınız biraz kabaca bir şarap bu. Frascati’yi anımsattığı için ben seviyorum..  Malamatina ve Kourtaki Retsinalarla eve dönüyorum..

‘Dükkanlar haftasonu öğleden sonra kapalı oluyor’ anonsu yapılmasına karşın, bir saatlik siestamızdan sonra dışarı çıktığımızda akşam 19:00’a kadar birçok yerin hala açık olduğuna sevindik. Bence saatler konusunda öyle aşırı sıkıntılı bir durum yok gördüğüm kadarıyla. Kriz var hem, iş yapacak insanlar!..  Dükkanlar demişken eczanelerin  21:00’e kadar açık olduğunu bizzat deneyimleme şansımız oldu. Eczane ne işimiz yarar diyenlere sesleniyorum: Kozmetik ile arası iyi olanların tanıyacağı dünyaca ünlü birtakım naturel kozmetik markaları Yunanistan’dan çıkma olunca eczaneyle pekala işiniz olabilir. Düşünün, her yer kapanmış, eczanelerin ışıkları ışıl ışıl yanıyor. Vitrinler, standlar dolusu APIVITA ve KORRES özenle sıralanmış; alınmaz mı? Alınır.  Çam ve meşe özlü Korresler benim; diğerlerine karışmam!.. Meraklısına Not: Freeshop’ta biraz daha uygun fiyatlarla ama çok sınırlı çeşitle Korres’in bakım ürünü ve parfümleri var, makyaj ürünleri yok..

Bana bu bilgiler yerine alışveriş için en kestirmesinden sokak adı ver, bölge söyle diyenler için haritadan işaretlenecek tam liste şudur; Tsimiki, Mitropoleos, Proxenou Koromila, Paylou Mela, Aristotelous, Karolountil, Agia Sofias, Mackenzie King, Kouskoura, Vogatsikou, Morgentaou, Mitropolitou Iosif.

Detaylar

Konaklama. Bizim otelimiz Egnatia Caddesi’ndeki 4 yıldızlı Capsis Hotel‘di. Şehir merkezine yakınlığı ile hiç araç kullanmadan her yere yürüyerek ulaşmak için gayet uygun bir otel.. Ücretsiz internet erişimi var ve kahvaltısı oldukça zengin. Otelde yaptığım tek kahvaltıdan aklımda kalan, sayısız çeşide burun kıvırıp  Laz Böreğine benzeyen yöresel Galaktoboureka’yı 2 fincan kahve eşliğinde afiyetle mideye indirmemdir..

Lisan. Konuşurken değil ama okurken, yazarken ve ararken problem. Telefonun haritasından, Foursquare’den gerekli işaretlemelerin gitmeden yapılmasını şiddetle öneririrm. Benim Thessalonikilistem de kaydedilebilir.

selanik_sokaklari_turunc_agaclari

Turunç. Şimdiye kadar giden hiç kimse neden bahsetmedi bilemiyorum; belki de kimse mevsimine denk gelmedi. Yoksa neredeyse tüm sokakları boydan boya kaplayan, sokağa neşe veren üzerinden yapraktan çok meyve sarkan o güzelim turunç ağaçlarından bahsetmez mi insan?

Nakit. Yaygın ödeme şekli nakit. Bu nedenle kredi kartı ile ödeme için,  kapısında logo görünen yerlerde bile harcama yapmadan önce emin olmak gerekebilir.

Taverna. Turla gidip, düzenlenen ekstra taverna Yunan Gecesi’ne katılmayı düşünenler için bir not: Turdakilerden öğrendiğime göre Ladadika’da bir tavernaya gidilmiş ve eğlenceli bir gece geçirilmiş..

selanik_simit_yeme_icme_gezi_notlari

Ayaküstü. Ayaküstü lezzetlerde Gyros, Souvlaki ve pek zarif “slim fit” simitler var. Bir de meydanda sahlepçiler.. Ben hiçbirini denemedim ama meraklısının aklında bulunsun; domuz eti ile arası iyi olmayanlar tercihini tavuklu versiyonlardan yana kullansın..

Sorun. Kapalı mekanların neredeyse hepsinde sigara serbest olunca alışmamış bünye rahatsızlık duyuyor.

Gelecek Sefer Mutlaka

Mevsimleren hava sıcak, Kordon’da ılık rüzgar  ise ΠAPΦE’den dondurma yiyeceğim (ΠAPΦE – parfe: Nikis, 77)

Kalamaria Mahallesi’ne kadar uzanacağım.  Merkezden bineceğim otobüs ile şıp diye ulaşıp biraz da bu havalı semtin mekanlarının tadına bakacağım..

Agora’da rezervasyonumu öğleden sonra bara yaptıracağım..

Ano Poli sokaklarından kıyıya kadar kaybola kaybola maksimum sayıda sokaktan geçeceğim..

Oyzeri Agora’nın arkalarındaki kozmopolit sokakları alt üst edip kuytu bir müdavim adres edineceğim..

Frappe? Hayır, bir şehirde takıntılı olarak herkes bunu içiyor diye alışkanlıklarmdan vazgeçmeyeceğim; sanırım hiç içmeyeceğim!

Akşam yemeğim rezervasyonumu Anthony Bourdain’in favorisi 1966’dan beri hizmet veren Nea Folia‘ya yapacağım. (Νέα Φωλιά: Aristomenous, 4)

Terkenlis’ten paskalyaları, Χατζηφωτίου’dan çikolataları stoklayacağım..

Zogolopulos’un şemsiyelerini gün batımında fotoğraflayacağım..

Ve gelecek sefer..sanırım pek de uzak olmayacak..

Okuyucuya Not: İsimler, adresler kolay bulunsun diye olabildiğince orijinal hallerini de eklemeye çalıştım. Umarım fazla yazım hatası yapmamışımdır da verdiğim bilgiler Selanik gezisini kolaylaştırır..

12 thoughts on “VE NİHAYET SELANİK

  1. Pingback: BİRAZ DA KAVALA.. | Gezici Günlük

  2. ferit ismailoglu

    Διεύθυνση Συλλόγου
    Dernek Adresi

    Κερμαστής Νο 2, Πλατεία Τυρολόης παν/Φανερωμένης
    (AREA. ACROSS DODEKAOROFES)
    Τ.Κ. 56432 Θεσσαλονίκη
    Τel.-fax 2310546808 Κιν. 6947969343 / 6945216020

    e-mail: dernek_sel@hotmail.com

    1. Gezici Günlük Post author

      Evet siz de yazmışsınız Mart 2014’te.. Ben 2014 Ocak’ta gidip Şubat’ta yazdım.. Yani ben yazarken kimse henüz bahsetmemişti!!!. :) :) :)

  3. Selçuk Şenkaya

    Merhaba, Selanik yazınız içerik olarak çok faydalı teşekkür ederim.

  4. Pitpit

    Ellerinize sağlık. Bizim buradaki her şeyi en ince ayrıntılarına kadar çok güzel tasvir etmişsiniz.

  5. YUKSEL BASARAN

    Harikasınız , elinize sağlık. Eşime sürpriz yapıp selanik kavala gezisi yaptıracağım. Çok yardımcı oldunuz.

Comments are closed.