PARIS PARADIS

By | 8 Ocak 2015

paris_paradis_seyahat_notlari_paris2015_yeme_icme_notlari

“Ajoutez deux lettres à Paris, c’est le paradis.’

Fransız yazar “Paris’e iki harf daha eklersen cennet olur” demiş.. Bu sözü gördüğümde bu seyahatin konu başlığı “ParisParadis” olmalı dedim kendi kendime. 

Yılın bitmesine birkaç gün kala kısacık bir Paris kaçamağı yaptık. @evisual‘ın doğumgünü sebebiyle üç günlüğüne kaçıp gidilen ve yine hiç doyamadan geride bırakıp dönülen sevgili Paris. Sevip özlenen klasikler, yeni keşifler, deli gibi uzun yürüyüşler, duvarlar, sokaklar…  İşte bu seyahatten öne çıkanlar, akılda kalanlar..

Frenchie / French To Go Sentier civarının bu gözde mekanı, Rue du Nil’e restoranı, şarapevi, bakkalı ve hızlı servis restoranı ile boydan boya yayılmış durumda. FrenchieToGo’nun sandviçleri pek meşhur. Biz noel rehavetindeki Paris’ te en çok kahvaltılarına müdavim olduk..Mekanla mutfağı ayıran masada oturup mutfakta olan biteni izlemek de son derece keyifli.. İçinden malzemesi fışkıran o nefis öğlen sandviçlerinin yanısıra kahvaltıda çok başarılı bir Eggs Benedict Pastrami var favorim olan. Bir de muhakkak Elixia Limonata’nın tadına bakılmalı. Şarap barı ve Frenchie To Go için rezervasyon gerekmiyor ve güzel olan; To Go haftanın her günü açık!.. 
image

Canal Saint Martin Daha önce sırf kanalı anlatan bir postum var zaten; onun için şimdi tekrar uzun uzun anlatmak niyetinde değilim. Ama her geçen gün değeri daha da artıyor, çevresinde çok hoş mekanlar gelişiyor kanalın. Kıyısından, üzerindeki köprülere ine çıka Bastille’e kadar uzanan bir yürüyüş ya da Metro ile gelip hemen Rue Lancry’e dalmak, Le Cintquante’de iki kadeh, sokağın diğer barlarında mini safari -hangisi kalabalık keyifli ise.., belki Yoshi World’de sushi, açıksa Ten Belles’de kahve.. Açıksa diyorum çünkü ben onların adını “Tembels” olarak değiştirdim artık. Noelse Noel; bir kahve için bu kadar naza çeker mi insan kendini canım?.. Konu kanaldı, uzatmayayım; buralar güzel işte; başka bir Paris, zaman ayırın, belki hoşunuza gider..
image

Cafe Craft Burası bir “Coffice”. Kahveni içerken kendi ofisin gibi kullanabileceğin, şarjlı, internetli, çıktılı, atıştırmalı kafe /ofis. Freelance çalışanlar, öğrenciler için şu an Paris’ in en sevilen kafe/ofisi kesinlikle Craft. Bunda Paris’ in güzel bölgelerinden Saint Martin kanalına yakın olması, stil sahibi dekorasyonu muhakkak etkilidir. Ama bence asıl neden çok iyi kahvesi. Saati 3 €’luk kullanıma bir fincan içecek dahil. Hala tadı damağımda olan nefis bir Guatemala demlediler bana.. Burayı çok sevdim. 
image

Le Cafeotheque Kahveseverler rahat olsun; daha önce blogda birçoğunu paylaştığım Paris’in pek havalı, en yeni nesil kahve dükkanları Noel tatili nedeniyle kapalıydı; çok iyi kahve içemedim… Ama neyse ki bohem ve rahat havası ile popüler La Cafeotheque açıktı da çekirdeğini kendimiz seçebildiğimiz güzel Macchiato içip, ev için de çekirdek kahve alabildik. Bu arada Macchiato diyerek büyük bir yanlış yaptığımın farkındayım. Zira bu kahveye Paris’te Noisette (nuazet) demezseniz öyle uzuuun uzun yüzünüze bakıyorlar!..Cafeotheque servisi bu kadar yavaş olmasa iyi bir kahve dükkanı aslında.. 
image

Comme A Lisbonne Önünden geçerken dışarı yansıttığı sıcak, samimi havasına kapılarak kendimizi bir anda içeride bulduğumuz bu Lizbon esintili küçük lokanta bizi hiç yanıltmadı. Açık mutfakta özenle hazırlanan Çorba/Salata öğle menüsü, yanına bir bardak Porto ile kesinlikle mutlu ediyor.. Bu mekanı instagram’da paylaştığımda altına Marais’de yaşayan ve bu mekanın komşusu olan birinden yorum geldi; son dönemde en sevdiği mekanmış, o da bayılıyormuş, yandaki pastane bölümünü de es geçmemek lazımmış.” Bir mekanla ilgili orada yaşayan birinden onay gelince daha mutlu oluyorum keşfimden, yanılmadığımı anlıyorum.. Comme a Lisbonne’da yemek üstüme kahvenin yanında bir minik Pasteis de Nata da mutlaka tadılmalı..
image

So Pi! İlk Paris seyahatimizden beri Pigalle hep sevdiğimiz, ya akşamüstü ya gece mutlaka uğranan duraklardan. Artık tarihe karışan pavyon kılıklı Folie Pigalle’de ne techno dj setler, ertesi geceye bedava giriş kapmak için erkenden kapıda bitmeler… Onlar bitti, Le Sansouci’de kalabalığa karışmalar, La Carmen saatini beklemeler, arada Chez Moune’a, Le Lautrec’e bar safariler başladı.. Pigalle hep oldu bizim Paris’imizde.. Ara sokak keşifleri hep sevildi. Şimdilerde Marais’nin tahtını sarsacak deniyor; nihayet keşfedilmiş. Rue des Martrys’de Pazar günleri kurulan pazar ile Rue Notre Dame de Lorette arası şimdilerde  güney Pigalle “So Pi”.  Martrys’de no.46 Rose Bakery molası, Le Deppanneur’da hamburger ya da kokteyl, dükkanlar dükkanlar..şimdilik ilk hedefler.

Marais, Marais, Marais!. Çünkü neden? Haftanın her günü, her koşulda öğle saatlerinden itibaren dükkanların açıldığı, kafelerin hareketlendiği, sokaklarının neşelendiği ve gece yarısına dek canlılığını hiç kaybetmeyen yegane semt.. Kozmopolit, stil sahibi Marais. Sayısız dükkanına, avlu içlerindeki indirimli butiklerine dikkatli bakmalı.. Bu kez semtin en sevilen dükkanlarından biri de “De Bouche a Orielle Maison” oldu. Sebebi vitrinde görüp hemen içeri koşup kaptığımız kahve fincanı aksesuarı baykuşlar.. Gelecek günlerde kendilerini coffeewithgezicigunluk fotograflarımda görmeniz muhtemel.
image

Le Fumoir  Ponts des Arts ve Louvre yakınındaki Le Fumoir her seyahatte bir şekilde mutlaka var.. İlk günün akşamında mutlaka Le Halles’den kıyıya doğru yürüyüp Pont Neuf’ten önce adaya sonra karşı kıyıya geçilecek. Eyfel ta uzaklardan ilk o an görülecek. Bu, Paris’te olduğunu idrak ettiğin an. Önce St Michel, sonra St Germain sokakları, küçük kafeler, kalabalıklar içinde belki önce küçük bir mola. Galeriler arasından yürüyüp vitrinlere bakarak tekrar Seine Nehri. Ve illa ki Pont des Arts. Köprüden geçilecek, manzara seyredilecek, sevgiliye öpücük verilecek. İşte tüm bunlardan sonra hızla yürüyüp Le Fumoir’in barından bir sandalye çekilecek. Akşamın ilk saatlerinde en keyifli adreslerden biri burası. Barda biraz vakit geçidikten sonra kendini çok daha iyi hissedersin. Sonuçta artık net: Kesinlikle Paris’tesin!..

Sacha Finkelsztajn Bu fırın, her seyahatin bir gününü elimizde poşeti ve o poşetin içinde de mis gibi bir paskalya çöreği ile geçirmemize sebep olan yer. Marais’deki  Rue de Rosiers’in numara 27’si. Hani o sapsarı boyalı, vitrini paskalya ile dolu salaş dükkan..  Her seferinde o paskalya alınıp bazen orada gezerken bitiyor, bazen de bir parçası eve kadar bizimle geliyor. Bu kez eve gelen yarım paskalya Pazartesi kahvesine eşlikçi oldu..
image

Georges Şehirde atlamadan her seferinde uğrayıp şehre baktığım manzara alanlarım var benim. Pompidou’nun çatısındaki kafe/restoran Georges da onlardan biri. Gündüz başka, gece başka güzel. Hiç yemeğe gelmedim ama birşeyler içmek için de gayet keyifli bir adres. “Onu da yapmam, sadece manzaraya bakarım” derseniz Pompidou’nun dıştan giden o mimari harikası yürüyen merdivenlerini takip edin. “Bi’ arkadaşa bakıp” çıkın! Bu arada şu sıralar Centre Pompidou’da Jef Koons sergisi var modern sanat adına ve görülmeye değer..
image

Masion du Chocolat Bu kez Eclair de Genie’den yiyeceğiz diye planlamıştık ama onun Marais’deki dükkanın içine girip eklerlerin üzerindeki dekorasyonları doğaldan uzak bulunca yine ekler adresimiz Maison du Chocolat oldu. Yine pişman değiliz, yine inanılmaz derecede iyi idi. Yeni keşfim ise makaronlarının da benim damak zevkime çok uygun olduğu. Çikolatalısı kalp ben..

BHV/Printemps Tamam itiraf ediyorum Paris’e gelince bir “çok katlı mağaza”ya girmeden olmuyor!.. Hayır kendini deli gibi alışverişe vermek için değil elbette. Aradığın birşeyler sadece orada olabiliyor mesela. Ya da kesin almayı planladığın birşeyleri toplu halde tax free’den faydalanarak kapmak istiyorsun; bunun gibi şeyler.. İşte bu sebeple seyahatlerde çok işime yarayacak omuz askılı yeni model Longchamp Le Pliage ve yeni takıntım Pijama için tercihimiz BHV oldu. İlk kez bu mağazaya giriyorum. Marais, Hotel de Ville’de. Burası da Le Bon Marche gibi daha çok şehir insanının tercih ettiği ve o çok popüler olanlara göre daha sakin ve nezih bir mağaza; ayrıca içinde Urban Outfitters ve Anthropologie de var..benim hoşuma gitti.

Printemps ise -hep söylediğim gibi- alışverişten çok manzarası için mutlaka bir girip çıktığım yer.. Yine çıkıp çatısından güzel Paris’e bir baktık tabi. Ha bu arada çatıya ulaşmaya çalışırken Kusmi Tea’den çay ihtiyacımızı, Maison du Chocolat’dan tatlımızı, ev bölümünden birkaç yeni fincanı da kapmış olabiliriz!..

Rue Saint Saveneur Son dönem Paris ziyaretlerinde konaklama ve günlük hayata karışabilme anlamında en sevdiğim bölgedeki, kendi halinde görünen bir sokaklardan biri.. Ama öyle pek de kendi halinde değil.. Sokak boyu küçük şarap barları, tapas bar, kafeler, organik yaratıcı mutfaklar, favori burger atölyesi Big Ferdinand, gurme dükkanlar,  çok sevdiğim Cocktail Club ve hatta jazz kulübü bile var.. Eğer Rue Montorgueil’deki mekanları ziyarete bu bölgeye gelirseniz bu sokağı hem yeme içme heö de eğlence için joker yapabileceğinizi aklınızda bulundurun.
image

Moonshiner Rue Sedaine No.5’te küçük bir pizzacı var. Adını hatırlamıyorum; Da Vito olabilir ki,  önemli de değil.. Kapısını açıp içeri girin ve dosdoğru dipteki soğuk hava deposunu andıran kapıya ilerleyin. Hiç çekinmeden açıp içeri girin.. Şimdi bir kapı daha var. Onu da açtıktan sonra ….Voila!! Moonshiner’dasınız!. Gizli saklı kokteyl barlarının en iyi Paris temsilcilerinden biri.. Her şey bir yana Paris’in sırlarından birini daha keşfetmenin tadı, kutuplara bayrak dikmek kadar heyecan verici. Tamam biraz abartmış olabilirim ama bence bir akşam mutlaka uğranmalı..Çok şık bir yer değil; rahat ve samimi. Fiyatları da Paris standartlarında gayet uygun sayılabilir. Zaten çok küçük bir yer ama kesinlikle  barda yer bulmaya çalışın; en keyiflisi.. 
image

Colette Water Bar Birçok adres noel tatili sebebi ile kapalı olunca bir kurtarıcı da eski dost Colette oluyor. Yazbukey broş alma hayalim yarım kalıyor; kalmamış. Vahram Muratyan’ın almayı planladığım kitabı Tick Tock ise elime alınca çok boş geliyor, bırakıyorum. Sergi alanında geçen yılki James Franco sergisi kadar çekici bir şey yok.. Hep bir müzik albümü çıkar buradan alınacak ama bu kez o bile çıkmıor.  O zaman alışveriş faslını atlıyor ve bodrum kattaki Water Bar’a yöneliyoruz. Tüm masalar dolu, Paris’in şık sokak stili canlı örneklerle arz-ı endamda.. Keyifli bir öğle yemeği yerken gözüm duvarlardan Amerikan servise kadar her yeri kaplayan yeni yıl temalı ayılı illüstrasyonlarda. Çok tatlılar.
image

Le Malongo Cafe Saint Michel ile Saint Germain arasındaki yolda karşımıza çıkan Le Malongo Cafe’nin mağazasında sayısız kahve çeşidinin yanısıra harika fincanlar çıkıyor karşımıza. Aslında kahve bile alınabilirdi belki ama fincanlardan bir çifti kapıyoruz hemen. Oturacağınız sayısız kafede fincanlarda logosuna rastlayacağınız Malongo,  Nice’te kurulmuş yerel bir kahve markası..

Cafe de L’Industrie Rue Sedaine No.10’da tesadüfen bulduğumuz Industrie biz yemekten yana mutlu etti. Kocaman köfte ve yanında fırın patatesi ile Steak Hache yanında birer bardak kırmızısı, birer kahvesi ile iki kişi 33€’ya hızlı karar verilmiş iyi ve ekonomik bir yemekti. Hemen karşı köşesinde bir de şarap barı olan lndustrie,  tam Fransız havasını oldukça samimi bir şekilde yansıtan sıcacık bir mekan..

Barbara Rihl Yapacak bir şey yok; çantalarını, pasaport kılıflarını, seyahat temalı illustrasyonlar ile bezenmiş herşeyini seviyorum. Biri Marais’de biri Rivoli’de olmak üzere iki dükkanı var; henüz tanışmadıysanız tanışmanızı isterim.
image

Anti Cafe Rue Quincampoix’deki kafe/ofis Anti Cafe Pompidou civarındaki hareketli hayatın içinde adeta kurtarıcı niteliğinde. Bir saati 4 €, tüm günü 16 € olan internet kullanımına, sınırsız kahve ve içecek, meyve ve açık büfe tatlı tuzlu atıştırmalıklar dahil. Bu kadar kalabalık olmasına bakılırsa bu çevrede büyük bir açığı kapatmış gibi görünüyor.
image

Laduree Charles de Gaulle havalimanında Laduree hemen her uçuş kapısına bir seyyar makaron tezgahı koymakla harika bir şey yapmış. Böylece son dakikada en taze şekli ile makaronlarını alıp evine, sevdiklerine taşıyabiliyorsun. Bu arada mevsimin makaronları arasından Nespresso’nun özel serisinin tatlarında üretilmiş olanlar -özellikle chocolate mint çok başarılı.
image

Avenue Montaigne Gündüz vakit kalmadıysa eğer, gece de olsa mutlaka bir kez yürünür Avenue Montaigne ve çevresinde; tüm butiklerin vitrinleri sırasıyla incelenir.. Eyfel de çok güzel görünür bu caddenin sonundan.. Yine uğrandı, yılbaşı ışıltısındaki vitrinlerine doya doya bakıldı. Cadde üzerindeki Champs Elysees tiyatrosunda -ki Fazıl Say da her yıl burada konser verir- yıllar önce yine bu tiyatroda izlediğimiz Flamenko gösterisinin aynısı vardı tesadüfen..nostalji yaptık.
image

 

Hayalkırıklıkları

Matamata ve Folks and Sparrows. Büyük ümitler ile gittiğimiz bu iki kahve dükkanı da büfeden bozma ortamları ile beni şaşırtıyor. Matamata zaten iki karış;  Folks ans Sparrows daha büyük ve biraz daha özenli ama başrolde şarküteri tezgahını görünce “yok, ben vaktimi burada harcamam” diyorum. Kahveleri güzel, sandviçleri sıradışı ve lezzetli olabilir. Hatta eminim ki öyledir ama bu iki adres artık benim listemde yok.

Broken Arm Hem harika bir kahveci hem de konsept mağaza Broken Arm kapalı olduğu için en içimi burkan yer. Bazen kapalı olduğunu bile bile vitrine yapışırsın..yapıştım.

Belleville Brulerie Daha önce de paylaştığım Beleville de Noel tatiline kaçarak kalbimi en çok kıranlardan. Cumartesi saat14:00. Biz oradaydık ama onlar yokru!. Zaten sadece Cumartesi günleri belli saatlerde açılan şehrin en iyi kahve kavurucusu Bellville’den hem çekirdek alamamak beni ağır yaraladı. Neyse ki Belleville sokakları sanatla dolu da duvarlara bakarak teselli buldum.
image

Le Rcyclerie “Sen şu an şehrin en uç noktasında kalıyorsun ve eğer sen de diğerleri gibi kapalıysan çok vaktimi almış olacaksın.. Seni bahara bırakıyorum; hala modan geçmemişse sonra görüşürüz!” diyorum kendisine..

 

Mini İnfo

Charles De Gaulle Havalimanı’ndan şehir merkezine ulaşmak için RER’in B hattını kullanmak mümkün ve bu yolculuğun bedeli 1 Ocak 2015 itibarı ile 10€; Roisy Bus ise 11€.

Şehir içi ulaşımda tekli bilet 2015 yılı fiyatı 1.80€ iken ekonomik seçenek 10’lu “carnet”  ise 14.10€

Uzun konaklama ve bol toplu taşıma kullanımı için www.ratp.fr sitesinden turistik biletler ParisVisite ya da daha yerel bir tercih olarak Navigo sistemlerinin ayrıntılarını incelemelisiniz.

Saat, zamanlama önemli. Ne demek istiyorum? Her semtin, her sokağın, her mekanın doğru saati var. Tutturamadığın zaman boş, keyifsiz, ruhsuz oluyor. Ya da görünce ay bu mu diyorsun kendine; ısınamıyorsun.. Yani eğer bu yazıyı şu an yakında yapacağınız bir Paris seyahati için okuyorsanız bu hassas noktayı da dikkate almanız için uyarıyorum.

Bu Paris seyahatinde her zaman doğru zamanda doğru yerde olmanızı ve her anından çok keyif almanızı dilerim.. Paris’e benden sevgiler..
image

3 thoughts on “PARIS PARADIS

  1. gül

    Harika bir yazı olmuş, içim ısındı :) St Martin kanalına çok yakındı evim, akşamları buluşma yerimizdi… İyi ki yazmışsın, çok seviyorum dünyanı :)

    1. Gezici Günlük Post author

      “çok seviyorum dünyanı”.. ben bunu okuyup okuyup duygulanır, ağlarım ama.. Sevgiler :)

  2. Pingback: PARİS YENİDEN | Gezici Günlük

Comments are closed.