NICE’DEN MARSİLYA’YA COTE d’AZUR NOTLARI

By | 21 Haziran 2016

cote_dazur_gezi_notlari_seyahat_rehberi

Kıyı boyunca birbirinden güzel şehirler, kasabalar, köyler..

Birini görsen, diğerinde aklın kalıyor.. Onun için bu seyahatte altı üstüne getirilmiş, girilmedik sokağı kalmamış şehirler yok.. Herşey tadımlık..tadı damağında kalmalık..

Fransız Rivierası’nda Nice’ten başlayıp Eze, Menton, Monte Carlo, Saint-Jean-Cap-Ferrat, Villefranche-sur-Mer, Saint-Tropez, Cannes, Grasse, Antibes ve Marsilya’ya uzandık.. Harika eski sokaklarda yürüdük..her bir pencereye, kapıya, yapıya hayran kaldık.. lavanta kokladık.. sabun kokladık.. aklımıza estiği an en beğendiğimiz plajda durup yüzdük.. kusursuz manzaralara baktık, bazılarının içinden geçtik..içtik, yedik..şaşırdık..sevdik..

Bu yazıda, bölgeyi  tıpkı bizim yakaladığımız ruh ile gezmek isteyenler için not defterimde biriktirdiğim notları bulacaksınız..

(Önce giriş ve ön bilgi niteliğindeki FRANSIZ RİVİERASI’NDA BİR HAFTA yazısını okumak isterseniz tıklayınız.)

NICE to meet you!..

Nice, Riviera’nın en dolu dolu şehirlerinden biri. Her kültürel anlamda hem de yaz tatili tadında yapılacak çok şey var. Riviera’da tüm rota baştan başa gezilebileceği gibi sadece Nice gelip, bu şehrin sınırlarından dışarı çıkmadan  bir seyahat bile  planlanabilir..

– Nice havalimanı şehre oldukça yakın. Şehir merkezine 98 ve 99 no.lu shuttle otobüsler ile 6€’ya ulaşılıyor. Ama benim tavsiyem; havaalanından dışarı çıkıp Airport Promenade durağından geçen 200 ya da 23 gibi otobüslere binmeniz. 20-25 dakika sonra sadece 1.5€’ya şehir merkezindesiniz!.  Otobüs biletleri daima otobüse binerken şoförden alınabiliyor. Günlük 5€’luk free pass da tercih edilebilir..

– Place Massena şehrin en hareketli meydanı. Sokak göstericilerinden şehir turu yaptıran bisiklet taksilere herşey burada.. Şehrin tek hatlı tramvayı T1 de bu meydandan geçerek birçok farklı noktaya ulaşıyor. Bu meydandan geçerken başınızı biraz yukarı kaldırıp Katalan sanatçı Jaume Plensa’nın Buddha’larına bakmayı ve köşedeki fıskiyeli alanın içinden yürümeyi unutmayın.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Sokaklarda yürüken 1776’da inşaa edilen  Nice Operası, Nice Katedrali Sainte Reparate ve gözalıcı mimarisi ile öne çıkan ikonik Negresco Oteli görülecek önemli yapılar serisinde aklınızda olsun.

– Tarihi Vieux Nice sokakları çok hareketli ve  renkli.. Mutlaka bu dar ve renkli sokaklarda yürüyün.. Bu gezinti sırasında mola alternatifleri Brulerie des Cafes Indien’de kahve, Les Distrilleries Ideales’de aperatif ve en tatlı meydanlardan biri olan Place Rossetti’deki Fenocchio’da dondurma!. Kahveyi bu meydandaki Antonia’nın meydanın tam ortasındaki masalarında da içebilirsiniz.

– Nice’e tepeden bakmak isterseniz Parc de la Colline du Chateau’ya en kolay çıkış Rue des Ponchettes’in köşesindeki ücretsiz asansör.

– Haftanın 6 günü çiçek pazarı olarak hizmet veren rengarenk Cours Saleya Pazartesi günleri antika pazarına dönüşüyor. Pazar her gün öğleden sonra yerini küçük elişi ve resim tezgahlarına bırakıyor. Meydanın etrafı kafe ve lokantalar ile çevrili.. Pazarda mis çiçek kokuları arasında dolaşıp Provence baharatları, Camargue deniz tuzu alın, çeşit çeşit zeytin ve meyve tadın..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Kilometrelerce uzunluktaki sahil yolu Promenade des Anglais’de hem sabah hem de akşam yürüyüşü çok zevkli.. Kıyı boyunda dizili mavi demir sandalyeler Nice’in sembolü.. Çift yönlü dizilmiş sandalyelerde ister denizi, ister yolun karşısındaki hoş binaları izleyin..Eğer web üzerinden Velobleu bisikletleri için kayıt yaptırırsanız kıyıda bu bisikletler ile tur da atabilirsiniz. Ama kredi kartınızı kullanarak geri almak üzere depozit ödemek şart!. Gün batımında sahil, çakıllar üzerine sapladıkları “roze”leri ve ellerinde plastik bardakları ile güneşi uğurlayanlarla dolu oluyor.. Ama özellikle en güzel gün batımı tam en uç nokta olan Pointe de Rauba-Capeu’da…

– Modern Sanatlar Müzesi Mamac, Matisse Müzesi ve Louis Nucera Kütüphanesi’nin parçası olan La Tete au Carre ilk akla gelen kültür/sanat cazibe noktaları..Fransız sanatçı Sasha Sosna’nın tasarlayıp mimar Yves Bayard ile birlikte hayata geçirdiği ve kütüphanenin ofisi olarak kullanılan, kübik bir kafa heykeli şeklinde tasarlanan La Tete au Carre şehirdeki en etkileyici yapılardan biri..

– Rue Alphonso Karr hoş butiklerle dolu. Bunun dışında Rue Paradis, Rue Liberte gibi sokaklar da alışveriş için ilginizi çekecektir.Pazar günleri Jean Medecin üzerindeki birçok dükkan açık. Buna FNAC mağazası ve Galaries LaFayette de dahil.. Alphonso Karr civarında alışveriş turundayken mola vermek isterseniz lokallerin buluşma noktası Le Liber Tea, özellikle akşamüstü çok tatlı bir alternatif.

– Nice kıyı şeridi boydan boya plajlarla dolu. Toplam 20 halk, 15 de özel plaj var. Güzel olan; her özel tesisin hemen yanından halk plajını kullanabiliyor olmanız. Ancak bana göre böyle cadde üzerinde, iri çakıllı ve hiçbir girinti çıkıntısı olmayan deniz girmek keyifli değil.. Biz Nice içinde olduğumuz günlerde hava da aşırı sıcak olmadığı için buradaki plajları kullanmadık ama siz kullanmak isterseniz; Plage Beau Rivage, Opera Plage, Castel Plage, Neptune Plage ve Hi Beach oldukça popüler..Günlük kullanım ücretleri 20-25€ civarında ama bazıları saat 15:00 itibarı ile daha düşük ücret talep ediyor.. Tesisleri kullanmak istemezseniz zaten her deniz sizin..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Genel Tip: Kıyılara yaptığınız bu seyahat boyunca deniz için daima hazırlığınız olsun. Çantanızda mayo, ince dokuma bir peştemal, kayalık ve çakıllar için deniz ayakkabısı, yedek bir tshirt bulunursa istediğiniz her an denize girebilirsiniz. (Biz bakir plajları sevdiğimiz için bu konuda epey tecrübeliyiz. Deniz ayakkabısı hep olmuyor ama mayo, yedek tshirt ve soyunma kabini bulamayacağımız durumlar için ince peştemal malzemesinden yapılma birer  bornoz bulunduruyoruz.Neredeyse soyunma kabini yerine geçebiliyor.. Bir de ıslak mayoyu koymak için plastik bir mayo çantası ekledik mi her an her yerden denize girip sonra yolumuza devam edebiliyoruz!.  sizin de aklınızda olsun..

onesquaremeterco_plage_summer_cote_dazur

çanta:@onesquaremeterco şapka: @hm güneş ürünleri: @roc & @clarins

– Özel plaj tesisleri aynı zamanda restoran olarak da hizmet veriyor .. Yani şezlong ve şemsiye kullanmasanız da yemek için hemen bu plajlara geçebilirsiniz. Ama yakınlarda kolayca ulaşılan koylar varken Nice merkezde yüzmeyi iki kere düşünün derim..

– Defterimdeki lokanta isimleri elbette pek ünlü La Petit Maison ile başlıyor ancak bize tadilatta olduğu günler denk geliyor.. Bu yüzden yemeklerini övemiyorum ama check in listenize bir tick atmak istiyorsanız listenizde olabilir…. Taptaze deniz mahsulleri için Cafe de Turin; nefis piliç çevirme için La Rossettisserie ve samimi, uygun fiyatlı bir yemek için Chez Palmyre ise arkasında durabileceğim öneriler..

– Nice’in kendine has sokak lezzetleri de var; bunlardan da tatmalısınız. Nohut unundan yapılan bir çeşit kalın krep diyebileceğimiz “socca” için merkezde Bella Socca adını duyacak ve Chez Rene Socca önünde de uzun bir kuyruk göreceksiniz ama bir de Chez Pipo’da denemelisiniz. Chez Pipo liman yakınında yer alıyor.  Uzun bekleme süresine kesinlikle değecektir!.  Karamelize soğan ile yapılan enfes tart Pisaladiere ise irili ufaklı neredeyse her restoranın menüsünde bulunuyor ama bana göre fırın tarzı yerlerde rastgele yedikleriniz daha lezzetli olabilir. Her menüde kendine yer bulan bir diğer Nice spesiyali ise yuvarlak ekmek içinde ton balığı ve ançüez ile hazırlanan sandviç Pan Bagnat.. İlaveten, yaz ayları doğru mevsim olmasa da midyeden yapılan Moules Mariniere’in de en salaş ve lezzetli hali Place Centrale’deki Lou Pilha Leva’da..

– Multari’de iyi hamurişi ve pasta örnekleri; 1820’den bu yana hizmet veren Maison Auer’de ise efsane çikolata ve şekerlemeler var!.

– Şehirdeki favori sokağım Rue Bonaparte. Bir dönem Napoleon Bonaparte’nin yaşadığı bir evi de barındıran sokağın ortasında küçük bir meydan var. Bu meydana bakan evler balkonları ile kesinlikle burada yaşama hayali kurduruyor. Sokakta birçok lokal mekan var, yeme içme ve gece takılmak için ideal.. Sabah erken saatlerden gece yarısına dek hizmet veren sokağın semt barı Comptoir Central Electrique ise sokaktaki favori mekanım.. Aklınızda olsun, bir geçin; belki siz de seversiniz..

comptoir_general_electrique_nice_yeme_icme_gezi_notlari

– Konaklama için de biz Hotel Negresco’ya çok yakın konumda küçük bir otel tercih ettik. Hem şehir turu hem de deniz tatili odaklı olarak Promenade des Anglais’in Negresco civarındaki paralel sokaklarındaki küçük otellerde  ya da tercihinize göre bulvar üzerindeki büyük otellerden birinde kalırsanız her yere kolayca ve çoğunlukla da yürüyerek ulaşabilirsiniz.. Bu seyahatin tüm konaklama planını booking.com üzerinden hallettik.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Eze Village

– Eze için ilk sözüm şu olacak; Eze değil, “Ez vilaajjj”. Fransızlar böyle diyor ve başka türlü söylerseniz kimse nereden bahsettiğinizi anlamıyor :)

– Köye mutlaka ama mutlaka Nice Vauban durağından kalkan 82 no.lu otobüs ile gidin. Neden mi? Çünkü tren ya da Eze’den geçen diğer hatlar kıyı şeridinden gidip sizi Eze’de bırakıyor  ve bu noktadan “Eze Village”a yani köye çıkmak için ya ölümcül bir yokuş tırmanmak ya da tekrar başka bir araca binmek gerekiyor. Oysa 82 no.lu otobüs direkt olarak sizi köyün girişine ulaştırıyor.

– Hemen köye girmeden turizm ofisi var; ihtiyaç duyarsanız buradan bilgi alabilirsiniz.

eze_village_cote_dazur_gezi_notlari

– Köy oldukça küçük ama bir yandan da cüssesinden beklenmeyecek kadar fotografik, romantik ve manzaralı.. Önce köyün tüm sokaklarını dahil ederek bir yürüyüş yapın; şapeli ve saat kulesini görün; her manzara imkanından uzaklara bakın.. Deniz seviyesinden 429 metre yüksekteki köyden açık havalarda tüm körfezi Saint-Tropez’e kadar görmek mümkün..

– Köyün en popüler etkinliği Jardin Exotique’i gezmek. 6€ ödeyerek girebileceğiniz kaktüs bahçesi farklı yükseklik seviyelerinden köyün en güzel manzarasını vadediyor. Dev boyunlardaki kaktüsler ve aralarına gizlenen heykeller arasında keyifle zaman geçirebilir, güzel fotoğraflar çekebilirsiniz..

– Otel ve restoran olarak hizmet veren ve yine kendine özel nefis bir manzaras sunan Chateau Eza’yı mutlaka görün.

– Köyün sokaklarında küçük atölyeler ve dükkanlar, bir-iki restoran ve bir de dondurmacı var.. Benim mola ve atıştırma için özel önerim Le Cactus olacak. Köye girilen kemerli kapının önündeki avluda konumlanan Le Cactus şahane krepler yapıyor. Manzara tarafına değil, merdivenlerdeki tatlı masalardan birine kurulup bol malzemeli bir krep sipariş edin; ananaslı olan favorim..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Köyden ayrılırken farklı seçenekleriniz var. Aynı otobüs ile Nice’e dönebilir ya da Monako, Monte Carlo yönünde yola devam edebilirsiniz. Bunun için önce kıyı şeridine inmek gerekiyor. Köyden geçen 83 numara ile kıyıya inip Gare SNFC durağından geçen 100 numaraya binerek Monaco yönünde devam edebilirsiniz.

ya da..

–  Bizim yaptığımız gibi burada yazdığı kitap sebebi ile Eze denince akla gelen Nietzsche’nin 1800’lerde tırmandığı yoldan, “Nietzsche Yolu”ndan aşağı inin.. Aslında bu oldukça zorlayıcı bir seçenek.. yer yer oldukça zorlu bir patika yoldan yeşillikler içinde ama oldukça zahmetli bir şekilde iniyorsunuz. Yolun ortalarında pişmanlık sarıyor ama geri dönülmez bir noktadasınız.. Aşağıdan tımanmaya çalışanları görüp kendi halinize biraz şükrederek yola devam.. Aşağıya yaklaştıkça manzara giderek daha seyredilesi bir hal alıyor ama ayaklar -daha doğrusu bacaklar- resmen bitiyor!.. Kesinlikle bu yolu önerme cesareti gösteremiyorum ama eğer olur da bu çılgınlığı yaparsanız sizi aşağıda Eze plajı bekliyor olacak.. Yürüyerek ancak 45 dakikada inilebilen yolun olumsuz izlerini kendinizi suya coss diye bırakarak silmeye çalışın.. (Nafile! Gelecek 3 gün boyunca arka bacak kasları imdat diyor!.)

eze_plage_nice_gezi_notlari

 

Menton

– Nice içinden bineceğiniz 100 no.lu otobüsün son durağı hafiften İtalyan etkisindeki sevimli Menton.. Ben Menton’un samimiyetine bayıldım.. Eğer Cote d’Azur bölgesinde yeterli  zamanınız varsa Menton’a da kesinlikle zaman ayırın.

– Önce kaleden bir yay çizerek yürüyüp Menton’un İtalyan kasabalarını andıran siluetine bakın..

menton_france_cote_dazur_gezi_notlari

– Vaktiniz varsa Garavan plajın’nda denize girin..

– Saint Michel Bazilikası’na çıkan merdivenlerden yukarı tırmanıp eski şehrin sakin sokaklarında kaybolun..

– Rue Saint Michel’den geçip Le Tropic’den bir külah dondurma kapın; Place aux Herbes’de ağaç gölgesinde mola verip meydanın tatlı evlerinden birinde oturduğunuzu hayal edin..

– Geri dönerken 1974’ten beri hizmet veren Maison Herbin’e uğrayıp marmelatlarından tatmayı ve “Menton Limonlu”sundan almayı unutmayın. İçeride kendinizi kaybedeceğiniz kadar çok çeşit reçel ve çikolata kreması var.. Menton Limonu, Cassis ve Portakallı Bitter Çikolata kreması “keşke birer koli alabilseydim” dedirten özel tavsiyelerim..

– Menton, limonu ile ünlüymüş ve her yıl Şubat ayında bu şöhretini Limon Festivali ile kutluyormuş.. Bir de Menton yazıldığı gibi değil, havalı bir Fransız tonlamasıyla “manton” diye okunuyormuş!

– Gezintiniz bitince tren ya da yine Avenue Boyer’den bineceğiniz 100 no.lu otobüs ile Nice merkeze dönebilirsiniz. Otobüs bileti yine 1,5€. Doğru planlama için son sefer saatlerini ilk geldiğiniz anda çizelgeden kontrol etmeyi unutmayın..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Monaco – Monte Carlo

Bu seyahat içinde nereyi sevmedin derlerse cevabım tek ve net!. Monaco’yu ben bir türlü sevemedim. İki karış ülkeyi beton yığınına çevirip içine bütün lüks, şaşaa ve abartıyı itina ile monte etmişler.. Eğer tekne, lüks mağaza, kumarhane görmek niyetinde değilseniz bunlar dışında göreceğiniz şeyler o kadar az ki.. Neredeyse hiç denecek kadar az fotoğrafını çektiğim, instagramda hiç bahsetmediğim tek yer olarak kayıtlara geçecek..

Yine de sevenlerine ve görmek isteyenlere haksızlık etmeyerek defterimdeki kısa notları paylaşmak isterim:

– Nice’ten tren ile 25;dakikada ya da  100 no.lu otobüs ile 50 dakikada ulaşılıyor.

– Tren ile gelenler trenden inince asansör ile şehre ulaşıyor.. Otobüs ile gidilirse de otobüs ilk önce  Monako Sarayı’nın olduğu noktaya geliyor.  Sarayın her iki yanından manzara güzel.. Askerlerin nöbet değişimini izlemek isterseniz saat 11:55’te orada olmalısınız.

– Monako’da da bir Jardin Exotique var; panaromik manzaralı bahçeye giriş ücreti 7.20€.

– Monaco’nun en çok ziyaret edilen bir diğer mekanı da Oceanographic (Oşinografi) Museum. Birçok farklı akvaryımdan oluşan müzenin oldukça etkileyici olduğu söylense de bizim ilgi alanımıza girmiyor..

– Monte Carlo’ya yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş ya da kısa bir otobüs yolculuğu ile geçilebiliyor. Monaco ve Monte Carlo’ya kaba taslak gezmek için yarım gün ayırmak yeterli deniyor ama bizim ayırdığımız süre sadece birkaç saat ile sınırlı..

– Monte Carlo denize doğru dik yokuşlu ve merdivenli sokaklar üzerine kurulmuş. Monte Carlo Pavillion, şık mağazalar ve meşhur Casino Monte Carlo görülecekler arasında.. Meşhur  Cafe de Paris’te mola, Monte Carlo ziyaretinin olmazsa olmazlarından..

– Bizim hiç içimizden gelmedi ama burada yüzmek isterseniz gidebileceğiniz plajlar; Miami Plage ve Plage du Lavrotto..

– Siz de bizimki kadar kısa bir ziyaret planlıyorsanız özellikle akşamüstüne denk getirerek gezip Monte Carlo ruhunun kısmen yakalayabilir, Cafe de Paris’de hoş bir akşamüstü içkisi molası verebilirsiniz. Casino Monte Carlo’ya karşı oturup lüks arabalardan inerek kumarhaneye giren şık insanları ve kafede oturanların türlü türlü hallerini izlemek keyifli..

cafe_de_paris_monte_carlo_monaco_gezi_notlari

 

Saint-Jean-Cap-Ferrat

– Nice’ten, Promenade des Arts’tan kalkan 81 n.lu otobüs ile 1.5€’ya 30dk.da ulaşılan bu tatil beldesinde daha çok yazlık villalar ve birkaç lüks otel bulunuyor..

– Sokaklar boyu hoş yazlık evlerin yanısıra kıyının en güzel yarımadalarından birinde konumlandığı için çok güzel plajları var. Özel bir tesisin bulunduğu Paloma Beach oldukça popüler. Adeta cenneti andıran bu koydaki Paloma Beach’in günlük giriş ücreti 23€. Kısa süreli olarak yüzüp yola devam edecekseniz hemen yanındaki halk plajını kullanabilir, yemek ve birşeyler içmek için plaja geçebilirsiniz.. Yakın çevrenin tek özel plajı burası olduğu için yoğun dönemlerde rezervasyon gerekebilir..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Yarımada farklı uzunlık ve zorlukta 3 ayrı rotada gezilebilir. Kişisel önerim Pointe de Saint-Hospice rotası. Paloma Beach’den başlayarak ve kıyıyı takip ederek yürüyeceğiniz bu yol tam denizin dibinden tüm burnu dolanıyor.  Son derece keyifli bir yürüyüş yolu.. Şanslıysanız yunus geçişlerine denk gelme ihtimali de var üstelik!..

– Buraya gelmek için en iyi neden plajlar bence.. İsmi olmayan, ama yol üzerinde kendiliğinden karşınıza çıkacak küçük koyların hangisini beğenirseniz yüzün.. Biz buraya dinlenmeye ağırdığımız bir günde gelip farklı plajlarda molalar vererek oldukça dinlendirici bir deniz günü geçirdik.. Ama birinci önceliğiniz deniz değilse rotanızda yer almayabilir..

– Sain-Jean-cap-Ferrat’ın en bilinen adresi ise Villa Ephussi de Rothschild. Farklı konseptlerde 7 ayrı bahçeyi barındıran müthiş malikanede klasik müzik eşliğinde suların dansını izlemek isterseniz giriş ücreti 12€. Son dönemde evlenmek için Fransız Rivierası’nı tercih edenlerin de düğün için gözde adreslerinden biri.. Zira bizden bir gün önce pek sosyetik bir Türk ailenin düğün törenine de evsahipliği yapmış..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Villefranche-sur-Mer

-Yine Saint-Jean-cap-Ferrat’a gelen 81 no.lu otobüs ile ulaşılan Villefrance-sur-Mer, bu seyahatte umulmadık şekilde sevdiğim adreslerden bir diğeri oldu. Eski merkezi çok sevimli.. Sokak aralarında minicik, tek banklı, tek ağaçlı, çiçekli meydanları var.. Bu meydanlarda sohbet eden mahalleli teyzeler, sokaklarda sonsuz çiçek kokusu var.. Tüm sokakları dolaşın..

– Tarihi sokaklarının labirentinde dolaşırken kendimi İtalya’nın Cinque Terre bölgesinde, Riomaggioe ya da Manarola’da yürüyor gibi hissettim hep.. Burada da kocaman Plage Villefranche  var ama biz tercih etmeyip sokakları gezmek istedik..

– Kıyı boyu uzanan Quai de l’Amiral Courbet, tam bir balıkçı kasabası havasında. Buradaki sayısız lokanta arasından Trastevere’de bir pizza molası verdik..  Siz de  yemek için bu bölgede mola verebilirsiniz ancak unutmayın ki daha çok gemi turizminin uğrak noktalarından biri olduğu söylenen köyde yeme içme fiyatları Nice’e kıyasla birazcık daha yukarıda..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Saint-Tropez

Bu seyahatin yıldızı benim için Saint-Tropez!. Öyle ki, sanırım daha sonra hakkında ayrı bir yazı da yazacağım ama şimdilik hemen kısa notlara geçiyorum:

– Saint Tropez’ye en çok tercih edilen yollardan biri ile St.Raphael üzerinden ulaştık. Nice havaalanından kalkan Varlib otobüsü ile 20€’ya St.Raphale’e buradan da hemen yan perondan kalkan diğer Varlib otobüsü ile 3€’ya Saint-Tropez’ye gayet konforlu bir yolculuk ile ulaşılıyor.. Dileyenler aynı yolculuğu St.Raphael’e kadar tren ve sonrasında 15€’ya tekne ile de yapabilir. Ancak bizim tercih ettiğimiz ve kişibaşı 23€’ya gelen bu yol kesinlikle hiç yormayan ve stressiz bir alternatifti..

– Saint-Tropez’ye Nice’den ve Cannes’dan yaz sezonunda günübirlik tekne turları ile gelmek mümkün.. Ama bence burada en azından bir gece kalmadan ruhunu yakalamak pek mümkün değil.. Yine de sadece günübirlik gezmek isteyenler olursa;

* Cannes’dan 10.15’te kalkıp 75 dakikada Saint-Tropez’e varan ve 16:00’ya kadar köyü gezme imkanı sunan tekne turu gidiş dönüş 49€

* Nice’den 09:00’da kalkıp 2,5 saatte Saint-Tropez’ye varan ve 16:30’a kadar köyü gezme şansı sunan tekne turu gidiş dönüş 65€.

Tekrar ediyorum ki bu ücretin biraz daha fazlasını gözden çıkarıp burada bir gece konaklamak aldığınız keyfi ve bakış açınızı çok değiştirecektir..

– Otel önerim tam Saint-Tropez’nin göbeğinde 3* konforunda gayet keyifli bir konaklama sunan Playa Hotel. Bu tesis gerek konumu, gerek personeli ve gerekse konforu ile bu seyahatten net olarak adını paylaşmaya değer bulduğum tek öneri olacak..

– Önce deniz. Yeterli vakti olanlar Saint-Tropez’nin dünyaca ünlü plajlarının olduğu bölgeye geçebilir. Burada elbette en ünlü plaj Nikki Beach. Plajlar bölgesine araba, ATV ya da scooter ile gidilebilir..

– Bizim gibi daha kısıtlı vakti olanlar ise diğer yöndeki Saint-Tropez körfezi içindeki plajları tercih edebilir ya da kısa bir tekne yolculuğu ile Port Grimaud’a geçebilir.. Biz Port Grimaud’da in-bin epey vaktimizi alır düşüncesi ile yürüyerek ulaşılabilen La Bouillabaise denilen bölgedeki Golfe Azur’u tercik ettik. Güneşlenmek istemediğimiz için restoran kısmında oturup önce çok güzel bir yemek yedik; ardından deniz girip çıkıp tekrar tekrar masamıza döndük. Burayı ya da hemen yanındaki Pearl Beach’i kısa süreli bir deniz molası için düşünebilirsiniz..

golf_azur_saint_tropez_gezi_notlari

– Akşamüstü denizden dönenlerle Saint Tropez merkezi hareketleniyor. Limandaki dondurma tezgahından bir külah dondurma ya da Granita kapıp liman çevresinde yürüyün.. Kıyıda Saint-Tropaz tabloları yapan birbirinden yetenekli ressamların işlerini kaçırmayın..

– Ara sokaklar tam bir alışveriş cenneti!. Hem bildik lüks markaların butikleri hem de yerel küçük dükkanlar var. Hepsi arasında uzun bir keşif turu yapıp beğendiğiniz tüm dükkanlara girip çıkın..

saint_tropez_gezi_notlari_seyahat_rehberi

– Ara sokaklardaki keşif turuna kaleyi, gizli minik plajlı Ponche mahallesini, birbirinden tatlı evlerin olduğu çiçekli sokakları eklemeyi unutmayın.. Eğer ziyaretiniz Salı ya da Cumartesi’ye denk geliyorsa Place des Lices’de Proveçal Pazar kuruluyor..

– Meşhur La Torta Tropezienne tatlısını denemek için ara sokaklarda tatlı ile aynı isimli pastaneyi bulun.. Favorim baby tropeziennelerden limonlu ve çikolatalı..

– Akşamüstü molası illa ki kıyı boyunda Le Sénéquier(!887)’de!.. Hemen her yerden görünen cezbedici kıpkırmızı koltuklarından birine kurulup birşeyler için.. En yerel tercih “pastis” ve yeşil zeytin olurdu..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Gün batımını limandaki dalgakıranda yakalayıp buraya aşık olmamak mümkün değil.. Havanın kararmasıyla genel hava değişiyor ve şık insanlar sokaklara dökülmeye başlıyor..

– Sayısız şık mekan, hoş adres arasından yemek için ise defterimde sadece iki isim var:

* Şık: Table du Marche ve * Salaş: Creperie Bretonne…

– Saint_Tropez’de geçireceğiniz vakit bir günden fazlaysa muhakkak Port Grimaud’u da keşfedin; adacıklar ve kanallar üzerine kurulu bu bölgeye tekne ile ulaşılabiliyor..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Cannes

Hep Festival şehri diye bilinen ama diğer meziyetlerini saklayan Cannes meğer tatlı bir şehirmiş. Tarihi merkezi, meşhur kordon boyu, plajları ve alışveriş caddeleri ile capcanlı, keyifli bir şehir..

– Nice’den 200 no.lu otobüs ile, Marsilya’ya giden trenler ile ve yine Nice havaalanından kalkan ekspres otobüs ile Cannes’a ulaşmak mümkün. 200 no.lu otobüs yine sadece 1,5€ ama hem kalabalık olabiliyor hem de trafik yüzünden yolculuk 2 saati bulabiliyor..

– Tatiliniz boyunca Cannes’da kalacaksanız La Croisette üzerindeki büyük oteller ya da bütçenize göre biraz daha arka sokaklarında konaklayın. Ama eğer Cannes’ı merkez yaparak farklı farklı yerlere toplu taşıma ile ulaşacaksanız o zaman Gare Cannes merkez tren istasyonuna yakın olmanız işinizi kolaylaştırır. Uzun mesafeli otobüsler de tren istasyonu önünden kalkıyor..

– Cannes’da plajlar Nice’in aksine kum ve iri kum ölçeğinde. Bu da daha şehri biraz daha denize girilesi kılıyor. Tüm kordon boyu plajlarla dolu; en ünlüsü Miramar deniyor. Dalgakıranın ardında ise yine adı çok duyulan Plage du Midi var. Ancak lokallerin tercih ettiği plajların daha çok Gazagnaire plajlar bölgesindeki halk plajları olduğu söyleniyor.. Palm Beach’e kadar en tercih edilen plajlar bunlarmış..  Ben diğer yerlerde yakaladığım deniz alternatifleri üzerine Cannes’da yüzmeyi hiç istemediğim için konunun üzerine eğilmedik ama limanın oradaki duraklardam kalkan otobüslerle Palm Beach tarafına gidip plaj işini o tarafta daha keyifli çözebileceğinizi düşünüyorum.. Bu arada plajlar yine 15-25€ aralığında ama öğleden sonra yarım günlük ücret uygulayanları seçebilirsiniz.. Halk plajları ise Cannes’da daha kalabalık ve bana hırsızlık açısından pek güven telkin etmediler; bu konuya dikkat!..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Lüks butikler ve oteller ile dolu La Croisette üzerinde bir akşamüstü tur atın; cadde üzerindeki mekanlarda ve plajlarda denk geldiğiniz happy hour partilerine takılabilirsiniz.. Armani Caffe en popüler adreslerden biri. Önündeki Richard Mas’a ait heykeller serisini mutlaka herkes gibi siz de fotograflamak isteyeceksiniz..

– Daha sakin sayfiye ortamı isterseniz limandan kalkan ve günde yaklaşık 10 servis yapan St.Honorat ya da St.Marguerite adacıklarına kaçın!.

– Allee des Etoiles yıldızlar kaldırımında yürüyüp sevdiğiniz yıldızların el izlerini bulmaya çalışın.

– Tarihi bölge Le Suquet, şehrin en sevimli bölgelerinden biri, bu sokaklarda yürüyüp kaleye doğru çıkarak şehre tepeden bakın..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Cannes duvarlarında filmlere ve oyunculara göndermeler yapan harika duvar resimlerini kaçırmayın.. Özellikle istasyonun arkasındaki Best Western Hotel’in duvarındaki Marliyn Monroe’yu bir türlü yakından fotoğraflayamadım ama belki sizin bunun için vaktiniz olur :) Zaten duvarlardan otobüs duraklarına, restoran konseptlerine kadar her yerde film festivaline göndermeler yakalayacaksınız.

– Pazar yeri Marche Fourville’de dolaşın ama Nice’deki Cours Saleya kadar hoşunuza gitmeyecektir.. Alışveriş caddeleri Rue Antibes ve Rue Meynadier ise çok keyifli.. Özellikle Provence bölgesine ait lokal bakım ve ev ürünleri almak için Chatelard 1802, Maison Bremond Fils ve tatlı dükkanı Jean-Luc Pelé’ye uğramayı unutmayın.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Nice’de de bir şubesi olan La Pizza Cresci 1956’da ilk şubesini Cannes’da, Cresci Meydanı’nda açmış. Bir öğle yemeğinde bu şubeye uğrayıp patlıcanlı pizzasını mutlaka denemelisiniz!.

– Rue du Commandant Andre, Rue Florian ve Rue Helene Vagliano güzel yeme içme mekanları barındıran sokaklar; akşam yemeğinde denediğimiz Pastis hoş ve sıcak bir seçenek.. Warner Cafe mola için; 1953’ten beri hizmet veren Astoux et Brun ise nitelikli deniz mahsulu yemek için diğer önerilerim..

– Bu arada bana ne yazık ki rezervasyon yaptırma imkanım olmayan bir zamanda ulaşan ve güvenilir bir kaynaktan gelen tavsiyeyi de paylaşmak istiyorum.. l’Espelette  önerisi, “1 şef, 1 garson, 1 yardımcı, günlük malzeme, günlük menü” notu ile bana ulaşıyor; aynen size iletiyorum..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Grasse

– Nice’den 500 no.lu otobüs ile ya da Cannes’dan 600 no.lu otobüs ile kolayca Grasse’a gidebilirsiniz.

– Grasse geçmişte halkın hayvancılık ve dericilikle uğraştığı, dolayısı ile de kötü kokan bir yermiş. Kokunun önüne geçebilmek için getirdikleri çiçek tohumlarını tüm çevre tarım alanlarına ekip Grasse’ın bugünkü çiçek bahçesi halinin temellerini atmışlar.. Şimdilerde Grasse parfüm endüstrisinin önemli noktalarından, sokakları çiçek kokan küçük ve sevimli bir şehir.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Place aux Aires’te krepli bir kahvaltı ile güne başlayın. Bu meydandan başlayarak civar sokakları dolaşın. Rue Amiral de Grasse, Rue Marcel Journet, Rue de la Poissonnerie, Rue de l’Eveche, Rue de l’Oratoire, Grasse’ın mutlaka görülesi, içinden geçilesi sokakları. Katedral, Hotel de Ville ve manzara noktasını da ekleyince sokak turu bitiyor; dilerseniz parfüm müzesini ziyaret edebilirsiniz..

– Grasse sokakları küçük parfüm dükkanları, lavantacılar, sabuncular ile dolu.. Chatelard 1802 ve Eau de Cassis favori adreslerim. Mutlaka kendinize lavantalı ürünler ve bir demet taze lavanta alın. Ayrıca yemekte kullanılan lavanta çeşitleri bile bulmak mümkün..

– Daha küçük parfüm üreticilerini ziyaret edebileceğiniz gibi en çok bilinen Fragonard’ın fabrika satış mağazasına da uğrayabilirsiniz. Biz bu kısmı fazla turistik bularak hemen eledik. Fragonard tarlalara turlar da düzenliyor; yeterli zamanınız varsa Grasse’ın çevresindeki çiçek tarlalarına keyifli bir ziyaret de gerçekleştirebilirsiniz.

– Sokaklarda yürürken pastane vitrinlerine de bakmayı unutmayın. Adını verdiğim sokaklardan birinde girdiğimiz eski pastaneden aldığımız “Echaude” adlı kurabiye bir Grasse spesiyaliydi.. Bir tane çantaya atıp dönüş yolunda yemek çok iyi fikir!.

echaude_grasse_gezi_notlari

– Finalde şehirden ayrılmadan önce Place  de la Foux’un köşesindeki tipik sevimli Fransız barında minik bir mola verdik biz. Siz de burayı ya da hemen çaprazındaki Brasserie des Artistes’i şehirdeki son ziyaret noktası yapabilirsiniz..

 

Antibes

– Nice’den Marsilya yönünde giden her tren ve otobüsün duraklarından biri de Antibes. Cannes’dan ise yine Nice yönünde giden 200’e binerek 30 dakikada ulaşılıyor Antibes’e..

– Antibes tren istasyonunda indikten sonra tarihi merkeze doğru ilerleyin. İlk durak Avrupa’nın en büyük yat limanlarından biri olan Port Vauban. Liman boyu yürüyüp karşıdaki kaleye uzaktan baktıktan sonra Nomade anıtına doğru ilerleyin. Katalan sanatçı Jaume Plensa tarafından yapılan ve harflerden oluşan dev boyutlardaki insan formlu Nomade, limanın üzerinden Akdeniz’i ve Alp Dağları’nı izliyor..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Anıtın olduğu yerin hemen arkasında tarihi merkezin plajı Plage de la Gravette var. Burası yüzmek için biraz kalabalık; daha ilerideki Royal Beach ya da Plage de la Salis’e gitmek daha mantıklı. Hatta Antibes’te geçirecek yeterli zaman varsa Cap Antibes’e gitmek en güzeli.. Biz kısıtlı vaktimizde Royal Beach’i deniyor ve incecik kumu, tertemiz sığ denizi çok seviyoruz.

– Liman ile tarihi merkezi ayıran kemerli kapıdan geçer geçmez turistik lokantalar başlıyor. Biz ilk öğle atıştırmasını burada aceleyle hallettik. o sırada da defterdeki notlardan La Croustille’de krep yiyeyeğimizi unuttuk. Siz unutmayın!..

– Marche Provençal Antibes’in üstü kapalı pazar yeri. Tezgahlar arasında bir tur attıktan sonra yolunuza bütün tarihi sokakları arşınlayarak devam edin. Ara sokaklarda harika dükkanklar var; dükkanların ve tentelerin üzerinde de harika binalar ve pencereler..

– Soğanlı tartın bölgede yediğimiz en iyi örneği buradaki tarihi pastane Veziano’da. Satıcı siparişimizi verdikten sonra nereli olduğumuzu soruyor; Türk deyince “benim Türk arkadaşım var, gazeteci, size resmini göstereyim” diyor.. Resimde karşımıza Ayhan Sicimoğlu çıkıyor. Hem burada yediğimiz pasaladiere’in hem de Ayhan Abimiz’in hastasıyız!.. :) Mutlaka uğrayın ve bir dilim tart kapın!.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Antibes yarımadasının diğer yakasında da Juan les Pins var. Bir dönem Picasso’nun da yaşadığı bölgede hem sanatçının müzesi hem de eskiden Monaco Kraliyet Ailesi’nin yaşadığı Grimaldi Şatosu var..

– – Akşamüstü pastis molası Le Clemenceau’da.. Antibes’de akşam yemeğine kalamadık ama kalsaydık herhalde vitrini ve masaları resim gibi sebzelerle süslü, sokağın iki köşesini birden kapan Le Don Juan Chez Florent’da yerdik..

 

Aklımızda kalanlar..

Cagnes-Sur-Mer : Bir dönem çok sevdiğim Renoir’in de yaşadığı ve sırf onun hatırına uğrayıp bir fincan kahvesini içmek istediğim liman köyü,  başka bir yaza kaldı..

Saint-Paul-de-Vence: Fransız Rivierası’na gideceğimi duyan her 3 kişiden birinin önerisi olan ortaçağ kasabaları St Paul ile Vence, başka yaza kaldılar.. Siz rotanıza eklemek isterseniz Nice’ten 94 no.lu otabüs ike Vence’a; 400 no.lu otobüs ile Saint-Paul kasabasına ulaşılıyor.. Giderseniz başta Rue Grande olmak üzere Arnavut kaldırımı sokaklarda yürüyüp Rosaire Matisse tarafından dekora edilen şapeli ve Marc Chagall’ın mezarını da ziyaret etmeyi unutmayın..

Mougins: Grasse ‘a giderken yol üzerinde olmasına rağmen bu fotografik ortaçağ kasabası da başka yaza kaldı..

Calanques ve Cassis: Marsilya’ya ikinci kez gitmeme rağmen ilkinde mevsim sebebiyle, bu kez de zaman yetersizliği ile yine gidemiyorum Cassis’e.. Oysa ki dondurmasına öyle bayılıyorum ki!.. Adını kırmızı meyveden alan bu cennet köşenin masmavi sularında yüzmek başka yaza.. buradan tekne ile geçilen gizli cennet Calanques başka yaza..ama her ikisi de fazla uzatmadan, mümkünse gelecek yaza!!!..

 

En Güzel Final: Marsilya

Birkaç yıl önce Marsilya’ya şahane bir Ekim seyahati gerçekleştirmiş, geriye de çok mutlu dönmüştük. O günden beri ara ara anar, hep özlerim Marsilya’yı.. O yüzden bu harika seyahate Marsilya’da bir final yakışır!.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

– Cannes’dan Marsilya’ya tren yaklaşık 2 saat kadar sürüyor ve bilet 23€. TGV trenleri de var; onlar daha konforlu ancak grev döneminde biletleri çoktan tükenmiş..

– Marsilya’da sadece yarım günümüz var. Bu kez ise sadece çok özlediğimiz sokaklarda bir tur atıp birkaç sevdiğimiz adresi ziyaret etmeye niyetliyiz.

-Geçen ziyaretimde Marsilya’yı çok ayrıntılı anlatmıştım. Gitmeyi düşünenler Marsilya Notları‘nı okuyabilirler..

-Marsilya St.Charles istasyonuna inince valizlerimizden kurtulmaz istiyoruz. Tren istasyonunda 24 saati 9,5€ olan kilitli dolaplar var; güvenlik taramasından geçerek oraya bırakıp hemen sokağa çıkıyoruz. İstasyondan limana doğru metroya da binilebilir ancak biz şehri özlediğimiz için yürümeyi tercih ediyoruz.

– La Canabiere üzerinden yürüyerek limana varıyor, önce bizden sonra yenilenen yüzünü keşfediyoruz.. Limana dev ayna ve dönmedolap gelmiş :) Hemen limanın arkasında kalan sevdiğimiz küçük meydanları turluyor; birşeyler yedikten sonra eve dönüş alışverişlerimizi tamamlamak üzere sevdiğimz alışveriş caddelerine sapıyoruz..

marsilya_notlari

– Rue Saint-Ferreol, Rue Paradis, Rue Francis Davso en hareketli ve sevdiğim markaların olduğu caddeler.. Çok sevdiğim La Compagnie Provence ve L’Eaue de Cassis’in buradaki şubesi de ziyeret ediliyor arada; siz de sakın kaçırmayın!.

cfe_debout_marsilya_gezi_notlari

– Kahve molası illa ki Cafe Debout’ta!. Burada koca hafta boyunca içtiğimiz en güzel kahveyi hasret ve minnet ile içiyoruz. Çünkü gerçekten de Güney kıyıları her nedense başarılı yemeklerine rağmen kahve konusunda yeterince tatminkar değil.. Ev için de biraz kahve çekirdeği aldıktan sonra sokakları turlamaya devam.

marsilya_notlari_gezi_rehberi

– Bir haftalık kıyı gezintisinden sonra Marsilya diğer gezdiğimiz yerlerden ayrışıyor elbette. Öyle süsü püsü olmayan, delikanlı bir şehir ki, bizi o sayfiye ruhundan çıkartıp ihtiyacımız olan kıvama da getiriyor. Yalnız Euro 2016 nedeni ile sokaklar aşırı kalabalık ve etraf sarhoş futbol delisi kaynıyor!.. Eğer bu yıl 10 Temmuz’a kadar şehre uğrayacaksanız siz de bunu birebir gözlemleyeceksiniz.. Bu kalabalıkta biraz dikkatli olmakta, o sayfiye rehavetini atmakta vayda var!.

– Liman boyu tamamen kafe ve restoranlar ile dolu. Marsilya’da en az bir öğünü buralarda yiyebilirsiniz. Özellikle zengin içerikli balık çorbası Bouillabaise yemek isterseniz bu restoranlar arasındaki Miramar en iyi adreslerden biri..(en iyi listesinin tamamı eski notlarda var)

– Özellikle yüzünüzü limana doğru dönünce sağ tarafta kalan liman kıyısı Quai du Port öğle yemeği için birçok alternatif sunuyor. Biz yemeği biraz daha erken yediğimiz için buradaki kalabalık restoranların önünden geçip Au Doyen’de birer pastis içip kendimizce şehirle vedalaşıyoruz..

– Sonrası Vieux Port durağından metro.. metrodan istasyondaki valiz dolabı… hemen istasyondan kalkan havaalanı otobüsleri ile 25 dakika sonra havaalanındayız!.  Havaalanı otobüsleri için tren istasyonunda Gar Routiere tabelalarını takip edin. Bilet için kendi gişesi var. Biletler de bu ara indirimli.. 8’den 5,5€’ya düşmüş..

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Marsilya’ya hep güvensiz derler.. Güvensiz değil, sadece biraz kozmopolit… Ama ona bu haller çok yakışıyor. Bence bu şehri mutlaka görmelisiniz..

….

İşte böylece bu seyahat çok güzel noktalanıyor..

geri kalan anılar arasında en #SevdigimSeyler:

– Nice Chez Pepe’de Socca yemek,

– Menton’u keşfetmek,

– Saint-Jean-cap-Ferrat’da kıyı yürüyüşünden sonra rastgele karşımıza çıkan koyda yüzmek,

– Hep manzara ile yol almak,

– Otobüslerde anons “prochain arret” (gelecek istasyon) derken onu her seferinde Ocean-mare gibi (saçma bir şekilde okyanus-deniz..???) diye algılamak,

– Güneşi Saint-Tropez’de batırmak,

– Gördüğüm her kapının, pencerenin güzelliği ve güneyin pastel tonları,

– Çiçek kokan sokaklar,

– Birkaç saat bile olsa Marsilya ile yeniden buluşmak..

– En sevdiğim yerlere tekrar kavuşacağımı gönülden hissetmek…

OLYMPUS DIGITAL CAMERA