Ella Fitzgerald, Lois Armstrong, Duke Ellington, Charlie Parker, John Coltrane…
Az önce size hem en çok bilinen ve sevilen caz müzisyenlerini hem de Jazz Hotel’deki oda isimlerinden birkaçını saydım..
Her biri bir caz sanatçısına adanmış 12 keyifli oda içinden bizim odamız 42. Dizzy Gillespie idi.
Kapıyı açıp içeri girdim, ana kumandadan odadaki müzik yayınının sesini yükselttim; hafta sonu için hazırlanmış küçük çantamı yatağın üzerine atıp kahve hazırlamak için su ısıtıcının düğmesine bastım. Kitabımı açıp şehir manzarasına karşı kendimi koltuğa bıraktım..Ve eşsiz haftasonu böylece başlamış oldu.
Çok keyifli bu haftasonundan benim için öne çıkan, aklımda kalan detaylar var;
Her sanatçının adına hazırlanmış odada kapıdaki plaktan parçalar çalıyor aralıksız.. Odanın içinde bu detay başlı başına zaten keyif.. Gece gündüz hiç kapatmadım!.. Başka odaların önünden geçerken başka şarkılar duyuyorsunuz, çok filmatik bir duygusu var..
Odalardaki yastık kılıfından havlu terliklere her detayda yine caz esintisi var. Kahvaltıda peçeteler, runner örtüler, ..her detayda caz var; ne hoş.. Kahvaltımı yaparken duvardaki imzalı fotograflara, imzalı konser biletlerine dalıp gittim..
Odalarda birer DVD player var; aşağıdaki arşivden müzik ya da film seçip izleyebilmeniz için.. Bunun yanısıra yine kahvaltı salonunda köşeye kurulup caz konulu kitap arşivinden birkaç sayfa karıştırabilir, caz bilginizi zenginleştirebilirsiniz.
Kahvaltı demişken tek, uzun bir masada sunulan kahvaltı fikri bu otele çok yakışmış. Kahvaltı içeriği de oldukça zengin; özellikle üzüm reçeli ve bol bol kuru meyve bulundurmalarını müsadenizle alkışlamak istiyorum.
Odaya girişte adımıza düzenlenmiş “Hoşgeldiniz” notu yine zarif detaylardan. Yabancı turistlerin de en çok Türk lokumu kısmını sevdiklerini tahmin ediyorum. Ama beni en çok, favorim olan Rebul kolonyalarından Mandalina ve Lime’ı banyoda bulmak mutlu etti. Küçük ama mutlu eden detaylar hep önemli..
Bir güzel detay da check out sırasında armağan edilen CD. Bu CD’de tüm odalara isim veren herbir sanatçıdan birer parça ile bu konaklamanın anıları ölümsüzleştirilmiş.
İşte tüm bunlar dikkatimden kaçmayan, sevdiğim detaylardı.
“Sen zaten İstanbul’da yaşıyorsun” diye düşünenlere, şehir merkezinden uzakta oturduğumu ve arada bir tüm haftasonunu geçirmek üzere şehir merkezine yakınlaştığımı hatırlatmak isterim. Ve asıl hatırlatmak istediğim otelleri ne kadar çok sevdiğim… Hele Jazz Otel gibi farklı özelliklere sahip olursa ilgim, keyfim o oranda artıyor.
Jazz Hotel tam Nişantaşı’nın kalbinde yer aldığı için dışarı adım atar atmaz şehrin renkleri, Nişantaşı çiçekçileri, kafeler, alışveriş için akıl çelen mağazalar ile buluşabiliyor olmak bu haftasonunu güzelleştiren nedenlerden.
Başka şehirlerde yaşıyor ve arada bir İstanbul’a uğruyorsanız konaklama için Jazz Hotel’in harika bir alternatif olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca yurtdışından gelecek konuklarınız için de -hele ki caz seviyorlarsa bu konaklama gayet keyifli olacaktır..
Yazıyı yazarken hediye edilen CD’yi dinledim. Az önce bitti.. Ben gidip play tuşuna tekrar basmadan önce her zamanki gibi bizi hep en keyfli küçük oteller ile buluşturan @smallhotels‘ e de teşekkür ediyor özellikle en akıl çelen rotalar için kendisini takip etmenizi öneriyorum.
Şehiriçi otel ziyaretlerim devam edecek!. Hoşçakalın.