BÜYÜKADA’DA BİR GÜN

By | 10 Ağustos 2016

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Her ne kadar yaz günlerinde Büyükada’yı kalabalığından dolayı sevmesem de gitmek istediğimiz adresler birikince bu Cumartesi’yi orada geçirmeye karar verdik. İyi ki de gitmişiz..Nefis keşifler ve harika sohbetler ile taçlanan şahane bir gün geçirdik.

Motordan iner inmez önce birer kahve içmek üzere adanın en yeni kahve dükkanı Dut Coffee Shop’a uğradık. Adanın o kendine has karmaşasından biraz olsun sıyrılmış bir sokakta çok keyifli bir kahve dükkanı olmuş Dut. Bu sıcakta en iyisi Cold Brew diye düşünerek Brezilya çekirdekleri kullanarak yapılan güzel birer buzlu kahve içtik. Güzel detay kahvenin içine bırakılan bahçeden koparılmış bir dal nane idi. Bardağın ortalarına doğru nane kendini alttan alttan hissettirip çok hoş bir his yarattı. / DUT Coffee Shop: Fenerbahçeli Lefter Sokağı No.2

dut_coffee_shop_buyukada

Burada iyice dinlenip ferahladıktan sonra adaya gelmemizde etkili sebep olan bir atölyeyi ziyaret etmek üzere adanın daha iç sokaklarına doğru yola koyulduk.. Yol boyu nefis çiçeklere bürünmüş bahçeler ve köşkler tüm kalabalığına rağmen adanın ne kadar zarif bir yüzü de olduğunu bize bir kez daha gösterdi.

Tesadüfen işlerinden birkaçına rastlayıp iz sürerek ulaştığım atölye, Fikret Parlak’a ait. Kendisi kurumsal hayatı bırakıp aldığı derslerle çini yapmaya başlayan; geleneksel İznik çinisini kendi modern dokunuşları ile yeniden yorumlayan yeni bir sanatçı.

fikret_parlak_atolye_buyukada

Ben yaptığı balıklar sayesinde kendisini keşfedip koleksiyonuma onun balıklarından birini de katmak istedim. İşte bu sebeple atölyesine bu ziyareti gerçekleştirdik. Kendisini çalışma esnasında yakalayıp atölyesini, yaptığı çalışmaları inceledik. Elbette birçok farklı obje ve konu üzerinde çalışıyor ama ben en çok yaptığı balıklarla ilgilendim. Torik, palamut, çupra. Gerçek boyutunda yapılmış bu balıklar, üzerlerinde İznik çinilerinden yola çıkılmış harika desenler taşıyorlar.. Ben ne yazık ki baştan sahip olmayı planladığım balığa o atölyede rastlayamadım; çoktan gitmiş ama kendisinin bana istediğim gibi bir çalışma yapması konusunda sözleştik. Eğer ilgilenirseniz Büyükada’daki bu atölyeye uğrayabilir ya da bu çalışmaların satıldığı dükkanlara uğrayabilirsiniz. Şu an bildiğim kadarı ile Beyoğlu Adahan Hotel’in çatı katındaki dükkanda satılıyor ve yakın zamanda Nişantaşı, Bebek gibi semtlerdeki benzer dükkanlarda da olacak.. / www.fikretparlak.com

fikret_parlak_atolyesi_buyukada

Adadaki son planımız güzel bir yemek yemeğe dair.. Neredeyse bir yıl önce aldığım bir tavsiyeyi sonunda değerlendirmek üzere Prinkipo Meyhanesi’ne gittik. Normalde bizim gittiğimiz saatte servisi yok ama biz özel bir tavsiye ile gelince küçük bir torpil aldık ve tüm mekanı kapatmışcasına en beğendiğimiz gölge masaya kurulup denize karşı nefis bir öğle rakısı keyfi yaptık!. Aslında Prinkipo Meyhanesi meraklısının, müdaviminin yıllardır bildiği çok eski ve özel bir mekan. Hatta sanırım biraz “müdavimine saklı, kendilerine özel” bir tavrı var..

Sahibi namıdiğer “Fıstık Ahmet”, yıllardır İstanbul’un birçok mekanında işletmecilik yaptıktan sonra son olarak burayı açmış. Burası  hem o hem de dostları için artık bir meyhane/bir işletmeden daha başka bir yer; bunu orada biraz vakit geçirince hemen anlıyorsunuz.  Ne mutlu ki aynı zamanda yeme içme ve şehir kültürüne dair birçok kitabın da yazarı olan Ahmet Bey ile  biraz sohbet etme, İstanbul, ada kültürü, mutfak, sofra üzerine deneyimlerinden faydalanma şansına sahip olduk.. Sohbet akarken masa mezeler ile çoktan donatılmış biz ufaktan tatmaya başlamıştık bile..

prinkipo_meyhanesi_buyukada_fistik_ahmetin_yeri

Burada tattığımız tüm mezeler incelikli ve çok lezzetliydi ama inanın burada geçirdiğim saatlerden asıl aklımda kalanlar bambaşka şeyler..

Neler mi?

– Biz oradayken akşamüstü ilk müdavim “doktor bey” geldi mesela. Kendisi her haftasonu gelir, masada değil barda -ama barmenin yerinde- otururmuş!.. Pek rahatsız etmemeye özen göstererek ara ara gözlemleyip, o bankonun arkasındaki keyfine, yıllar içinde edindiği bu alışkanlığa hayran kaldım..

– Bir başka müdavimin/onlarca yıllık dostun yaptığı Atatürk resmini sevdim mesela..

prinkipo_farlı_meyhane_buyukada

– “Fıstık Ahmet” güzel sohbetinden sonra bana bir de son yazdığı kitabı Prinkipo Mezeleri’ni imzalayarak hediye edince çok mutlu oldum. Kitap gerçekten inanılmaz güzel; içinde sadece meze tarifleri değil, sofra ve yeme içme kültürüne dair de harika anekdotlar var; bugünlerde hep elimin altında ve açıp açıp okuyorum..

– Bir de Nino var tabi!. Nino Varon. Bu ismi eski Hafif Batı Müziği zamanlarından, Nilüfer, Tanju Okan, Ajda Pekkan şarkılarından hayal meyal biliyorum. Aslında, şöyle bir hafızamızı yoklasak sözlerini onun yazdığı öyle çok şarkı var ki anılarımızda.. bunu sohbet ederken farkediyorum.. Burada kendisi ile tanışmak, aynı masada oturmak ne büyük bir keyif!. Bazı insanlar “yaşsız”dır. Nino da onlardan biri.. Onu dinlemek, onunla gülmek gerçekten büyük keyif!.. Telefonuma dijital bir resim yaptı.. Yelkenli.. Hep saklayacağım..

O gün, o masanın yarattığı hissiyatı sanırım anlatmak mümkün değil, kendimi zorlamayacağım.. Benim için adaya sürekli gitmek de zor.. ama gidebildiğim zamanlarda o masada  yine oturmak, kendim için “seyrek müdavimlik” diye bir kategori açmak isterim!.. Bir de elbette burayı bize tavsiye eden ve kapalı olduğu saatte “toprille” içeri girmemizi sağlayan, bugünün asıl mimarı Nedim Bey’e teşekkür etmek isterim :) / Prinkipo Farklı Meyhane – Kumsal Sokak N.11 Büyükada

Böylece bir ada gününün daha sonuna geldik. Dönüşte çarşı içindeki Asa fırınından ayçekirdekli galeta alıp motorda yiye yiye döndük!. O gün ada ne güzeldi.. Yine gitmeli!..