Her fırsatta “İspanya değil, Catalunya” diye ısrarla hatırlatılan Barselona’ya gitmek için bence “yemek” iyi bir neden…
Barselona’da yemek yiyip de en beğendiğim yerlerden biri Cuines Santa Caterina..
Şehirdeki bana gõre en güzel pazar olan Santa Caterina’nın içindeki bu cıvıl cıvıl restoranın sahibi şef Jose Santiago da en az mekanı kadar renkli biri… Kendisini bir televizyon programında görüp mekanı listeme kaydetmiştim. Şehre gelince de hemen fırsat yaratıp özellikle çok övündüğü ‘Paella’sını tatmaya gittik. ‘Sangria’larımızı yudumlayıp başlangıç tabağımızla vakit geçirirken gözlerimiz mekanı tarıyor. Arı gibi çalışan açık mutfak, tamamı dolu masalarda çeşit çeşit yemekler ve memnun yüzler, hem dekorun hem yemeklerin parçası olan taze baharat duvarı ve girişteki enerjisi yüksek tapas barı dikkatle inceleniyor… Buraya bir kez de sadece ‘tapas’ için gelmeli diyoruz ama malesef bir daha denk getiremiyoruz.
Masamızın şeref konuğu Paella teşrif ediyor… Dev gibi bir döküm tencerede enfes kokan bir paella servis ediliyor.. Büyük keyifle yiyor buraya 10 puan veriyoruz…
Bunun dışında genelde defterimdeki bir yığın adresi yoksayıp ortama, bulunduğumuz semte göre içimizden gelen yerlere rastgele girdik. İşte onlardan birkaç örnek;
– Bir kere en güzel kahve El Born’daki miniminnacık kahve dükkanı El Magnifico‘da!.. (Argenteria, 64)
–Farggi‘de dondurma yedik, enfesti! işte adresleri:(Pg. de Gracia, 2 ve 94), (El Born, 32), (Plaça Catalunya, 19)
– Tapa Tapa‘da ‘tapas’ yedik… Birçok şubesi var, mutlaka rastlarsınız. Buradan sonraki her tapas deneyimimiz çok daha iyi olduğu için burası sonradan biraz vasat kaldı. Burada ‘boquerones’ yani hamsi tava ile başlayan, ‘padron'(biber), ‘Patatas Bravas'(soslu patates) ‘paella’ya uzanan bol bol çeşit tattık..
– Txapela-Euskal Taberna.. Passeig de Gracia şubesine kahve içmeye girmiştik önce. Bara oturup ortama ayak uydurduk, yedikçe yedik yengeçli nefis tapaları!..
– Plaça Reial’de Musikitcen Ocana‘da kalabalığa karşı oturup buz gibi ‘Cava’ile Tortilla Espanyola ve zeytin seçkisi keyfi yaptık…
-İşte ‘Tapas’ açısından en keyif aldığımız yer: Euskal Etxea: Picasso müzesinin sokağının sonundaki (Placeda Montcada 1-3) bu mekana çok memnun kaldığımız için birkaç kez gittik. Herşey çok taze ve acayip lezzetli.. Sistem şöyle, bir bankoya oturup içecek siparişini veriyorsun. Sonra eline bir tabak alıp barın önünde banket şeklinde hazırlanan onlarca çeşitten dilediklerini seçip yiyorsun. Yemeğin sonunda da yediklerine saplanmış çöpler sayılıp birim fiyatla çarpılıyor. Hesabı öderken bu Türkiye’de olsa millet çöpleri saklar hesabı az ödemek için diye de düşünmeden edemiyorsun!
Bu çöp sayma sistemi burada çok yaygın, birçok yerde rastlanacak, hazırlıklı olun..
Bu arada bu mekanda tesadüfen tanıştığımız; burada dil eğitimi alan Selin ve Burçin’e de selam göndermiş olalım.. Barselona’da ve İspanya’nın birçok farklı şehrinde İspanyolca Dil Eğitimi almak mümkün. Selin ve Burçin bunun için Teori’yi tercih etmişler..Yurtdışında dil eğitimi konusunda iyi kurumlardan biri olan Teori Eğitim‘in İspanya’da dil eğitimi programları sizin de ilginizi çektiyse sitesine bir göz atmakta fayda var derim.